Bediüzzaman'ın Nefis İle Akılalmaz Konuşması - Evde Rahat Varken | Mehmet Yıldız

Описание к видео Bediüzzaman'ın Nefis İle Akılalmaz Konuşması - Evde Rahat Varken | Mehmet Yıldız

Bir görev, sorumluluk almamanın nelere yol açabileceğini hiç tahmin ettiniz mi?
Konfor alanından çık ve hayatını güzelleştir..
Kendini ve şartlarını zorla hayatından lezzet al..
İyi seyirler..

Nefis Video Serisi için tıklayın 👇🏻
   • Nefis  

00:00 Giriş
02:10 Risale-i Nur Bölümü
06:20 Hakikatleri anlamış birisi neden adım atamıyor?
11:24 2 çeşit nefis.
12:38 Hastalık zamanı vesvese şiddetlenir.
16:24 Bediüzzaman'ın nefis ile konuşması.
26:58 Bediüzzaman'ın nefse birinci cevabı
28:54 Ey Nefsim neden fedakarlıkta en geride kalmak istersin?
30:28 Bediüzzaman'ın nefse ikinci cevabı

Hayırlara vesile olmak, daha fazla insana ulaşabilmek için "KATIL" butonu ile bize destek olabilirsiniz -    / @mehmedyildiz  

Facebook:   / mehmedimyldz  
X:   / mehmedimyldz  
İnstagram:   / mehmedimyldz  

Bize Ulaşın:
Yurtiçi ve yurtdışından iletişim için;
+90 (537) 955 41 11
+90 (537) 911 45 43
[email protected]

Risale-i Nur’da geçen kısım;
Emirdağ Lahikası 149. Mektup

Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvelen: Garip bir münazara-i nefsiyemi, bana mahsus iken, berâ-yı malûmat size yazmak hatırıma geldi. Şöyle ki:
Başım üstündeki sizce malûm levha nefsimi tam susturduğu halde, bu gece nefs-i emmarenin silâhını daha musırrane istimal eden kör hissiyatım, damarlarıma tam dokundurup, tesemmüm ve hastalıktan gelen ziyade teessür ve hassasiyet ve şeytandan gelen ilkaat ve fıtrî hubb-u hayattan gelen acip bir hâletle, o ikinci nefs-i emmare hükmünde olan kör hissiyat, benim vefat ihtimalinden şiddetli bir meyusiyet ve teellüm ve kuvvetli bir hırs ve zevk ve lezzetle kalb ve ruhuma tam ilişti.
"Niçin istirahat-i hayatına çalışmıyorsun, belki reddediyorsun? Ve gayet zevkli ve mâsumâne lezzetli bir hayat ve bir ömür kendine Nur dairesinde aramıyorsun ve ölmeye karar verip razı oluyorsun?" dedi ve dediler. Birden gayet kuvvetli iki hakikat, o ikinci nefs-i emmareyi şeytanla beraber susturdu.
Birincisi: Madem Risale-i Nur'un vazife-i kudsiye-i imaniyesi benim ölümümle daha ziyade hâlisâne inkişaf edecek ve hiçbir cihetle dünya işlerine ve benlik ve enaniyete vesilelikle ittiham edilmeyecek ve rekabeti tahrik eden hayat-ı şahsiyemi bulmadığı için daha mükemmel ve ihlâs ile o vazife devam edecek. Hem ben dünyada kaldıkça gerçi bir derece yardımım olabilir; fakat âdi şahsiyetimin ehemmiyetli rakipleri, münekkitleri, o şahsiyeti ittiham edebilir ve Risale-i Nur'a ihlâssızlıkla ilişebilir ve bir derece çekinir, çekindirir. Hem bir derece bekçilik yapan bir şahsiyetin yatmasıyla, o daire-i nurâniyedeki bütün ehl-i gayret müteyakkız davranır. Bir nöbettar yerine, binler bekçi çıkar. Elbette ölüm gelse, "Baş üstüne geldin" demek gerektir. Hem, madem Nur şakirtlerinden çokları hem malını, hem istirahatini, hem dünya zevklerini, hem lüzum olsa hayatını Nurun hizmetinde feda ediyorlar. Sen, ey nefsim; neden fedakârlıkta en geri kalmak istersin?
Hem kat'iyen bil ki, Çok biçarelerin hayat-ı bâkiyelerini Nurlarla kurtarmak hizmetinde, fâni ve zahmetli ihtiyarlık hayatını memnuniyetle bırakmaya lüzum olsa veya vakti gelse, râzı olmak gayet lezzetli bir şereftir.
İkincisi: Nasıl ki âciz, zaif bir adam, bir batmanı kaldıramadığı halde on batman yük üstüne yığılmış bulunsa ve dostları onu çok kuvvetli bilip ona gizli zaafına yardımdan ziyade ondan yardım istedikleri halde, o biçare de onların hüsn-ü zannını kırmamak veyahut kendini çok aşağı göstermemek için gayet ağır ve soğuk olan gösteriş ve tekellüflerle kendini yüksek ve kuvvetli göstermeye çalışmak çok elîm ve zevksiz olması gibi; aynen öyle de, ey kör hissiyatın içine giren nefs-i emmare, bu âdi şahsiyetimin ve bir çekirdek kadar ehemmiyeti olmayan istidadımın yüz derece fevkinde ve sırf bir inayet-i Rabbaniye olarak bu karanlıklı ve çok hastalıklı asırda Kur'ân'ın eczahane-i kudsiyesinden çıkan ve rahmet-i İlâhiye ile elimize verilen Risale-i Nur'daki hakikatlere o şahıs masdar ve menba ve medar olamaz. Belki, yalnız çok biçare ve muhtaç ve Kur'ân kapısında bir sâil ve muhtaçlara yetiştirmeye bir vesile olduğum halde, Nurun muhlis ve hâlis, sıddık ve sadık, sâfi ve fedakâr şakirtleri, o biçare şahsiyetim hakkında yüz derece ziyade hüsn-ü zanlarını kırmamak ve hissiyatlarını incitmemek ve Nurlara karşı şevklerine ilişmemek ve Üstad nâmı verdikleri o biçare şahsı, onların hatırı için çok aşağı olduğunu göstermemek ve ağır ve elemli tekellüflere ve tasannulara mecbur olmamak için ve yirmi sene tecrîdâtın verdiği tevahhuş için, hattâ dostlarla dahi—hizmet-i Nuriye olmazsa—görüşmeyi terk ediyorum ve etmeye ruhen mecbur oluyorum. Ve tekellüfe ve kıymetten ziyade kendimi göstermeye ve ziyade hüsn-ü zan edenlere karşı hoş görünmek için kendimi makam sahibi göstermek ve sırr-ı ihlâsa tam münâfi kendini büyük göstermek ve vakar perdesi altında benliğin zararlı ve fâni zevkini aramak hâletleri ise, ey nefsim..
#konfor
#rahat
rahat koltuk
rahat
mücadele

Комментарии

Информация по комментариям в разработке