Merhaba.
Bugün, Orta Karadeniz serimizde Ordu ilini arkamızda bırakarak Samsun’a giriş yapıyoruz. Tarihte ünlü Kadın Savaşçıların memleketi Terme’deyiz…
Keyifli seyirler…
Samsun-Ordu karayolu üzerinde, Türkiye’nin en büyük 3. ovası Çarşamba Ovası’nda kurulmuş, Yeşilırmak'ın iki yanına yayılmış, il merkezine 36 km uzaklıkta, 140 binlik nüfusuyla Samsun’un en büyük 4. ilçesi Çarşamba’dayız.
Ulaşım sadece karayoluyla sağlanıyor.1926 yılında Atatürk’ün temelini attığı tarihi demiryolu hattı 1980 yılında kapatılmış. 2013 yılında da Çarşamba’daki hat ne yazık ki sökülmüş.
Türkiye'nin 416 km uzunluğundaki en büyük 2. Akarsuyu olan Yeşilırmak, ovaya ve Çarşamba’ya can veriyor.
Sivas'taki Köse Dağları’ndan doğup, Canik Dağları’nı aşarak Çarşamba Ovası’nı sulayıp, Civa Burnu’ndan Karadeniz'e dökülüyor.
Yeşilırmak'ın denize yakın kısımlarında delta gölleri oluşmuş.
Yeşilırmak Çarşamba’yı ikiye bölmüş. Kent yaşamı da bu nedenle hep iki yaka olmuş. Bir tarafta yaşayanlar, öteki tarafa "karşı yaka" demişler. "Karşı yaka"ya geçmek deyim olmuş.
Başlangıçta geçit veren tek köprü varmış. Tarihi ahşap köprü 20. yy. başlarında yapılmış, ardından Yeşilırmak sularına daha dayanıklı olması için taşa dönüştürülmüş. Öyle taşkınlar yaşanmış ki, bu köprü bile zorlanmış, zaman zaman takviye gerekmiş. Simdi Yeşilırmak üzerinde 4 köprü var.
Kent merkezi kentin doğu yakasındadır. Belediye, kaymakamlık binaları, devlet kurumları bu yakadadır. Batı bölüm ise önce tren istasyonu çevresinde gelişmeye başlıyor.
Yeşilırmak’ın suladığı ova, tarıma son derece elverişlidir. İlçede tarım, Türkiye’ye üretim yapacak kadar gelişmiş durumda. Yetiştirilen ürünler; buğday, arpa, çeltik, fasulye, soya fasulyesi, nohut, şeker pancarı, ayçiçeği, şeftali, fındık ve elma başta olmak üzere çok çeşitli. Samsun, Türkiye'deki mısır üretiminin %40’ını sağlarken, mısırın çoğu Çarşamba’da üretiliyor.
Çarşamba, fındığa dayalı sanayisi gelişmiş bir ilçedir. Yörede üretilen fındığı işleyerek, dünyanın birçok ülkesine ihraç eden fındık kırma fabrikaları vardır. Çarşamba mutfağının ecesi “mısır” ve “pide”dir.
Mısır pastası, mısır çorbası, keşkek, karalahana çorbası ve sarması, kaz tiridi, yörenin en ünlü yemekleridir. Buğday unundan yapılan "Çarşamba pidesi" de son derece lezzetli, mutlaka denemelisiniz.
Çarşamba yöresi, MÖ 4000'lerden itibaren bir yerleşim merkezidir.
Hitit ve Frig egemenlikleri altında kalmıştır. Grek kaynaklarına göre Bafra ve Terme ile birlikte, Çarşamba ovasında da MÖ 9. yüzyılda İskit’li Amazonlar yaşamıştır. MÖ 670 yılında Amisos’da ticaret kolonisi kuran Miletos’lu denizciler, Yeşilırmak kıyılarına kadar uzanarak buralara sömürge kurdular.
Eskiden şimdiki ilçenin yerinde Sarıcalı mahallesi ile Kuşdoğanlı köyleri bulunurdu. Burada 1370 yılında büyük bir panayır kurulmuştur. Bu panayır, çarşamba günleri kurulduğu için “Çarsamba Pazarı” denmiştir. Çarşamba ismi buradan gelmiştir.
Çarşamba'da 1700'lü yıllarda Yeşilırmağın batı yakasında Hıristiyan mahallesi de oluşmuştur. 1. Dünya savaşından sonra, 1920 yılında Ankara hükümeti tarafından görevlendirilen Osman Ağa, Rum ve Ermenilerin dağlarda teşkil ettiği çeteleri imha etmiş, bölgede emniyet ve asayişi kısmen sağlamış, bundan sonra da Çarşamba'ya yerleşim için göçler başlamıştır.
Çarşambayı Sel Aldı türküsünün bir hikâyesi var. Çarşamba Ovası’nda Yeşilırmak’a kavuşan Abdal Deresi’nin kıyısındaki köylerden birinde, Ahmet diye fakir bir genç yaşarmış. Ne var ki sevdalısı Melek’le nişanlanıp askere gittikten sonra kötü haber ona tez ulaşmış.
Melek'de gözü olan Ağaoğlu Mehmet Ali, Melek’i dağa kaldırmış. Üstelik Mehmet Ali, Melek’le önce açıkça konuşmuş, Melek de çevresindekilerin uyarısına rağmen onu sert biçimde reddetmişti. Ahmet, kötü haberi alınca firar edip, elinde silahıyla arkadaşlarını toplayıp yollara düşer.
Gece gündüz, dağ tepe Melek’i arar. ‘Meleeeek… ‘ diye bağırmaktan sesi gider. Derken bir gün, önce hafif bir yağmur başlar.
Sonra koca gökyüzü yarılır. Yeşilırmak öyle bir kabarır ki, uçsuz bucaksız Çarşamba Ovası kaynayan bir göle dönüşür.Evleri, köyleri, hayvanları, insanları yutar.
Ortalık durulup sel çekildiğinde, Abdal Deresi’nin Yeşilırmak’a kavuştuğu yerdeki bir kayanın üzerinde el ele tutuşmuş boylu boyunca yatan Ahmet ve Melek’in cansız bedenleri gözler önüne serilir. Rivayete göre o büyük kaya yediye bölünür ve her bir parçanın dibinden selvi boyu su fışkırır. Ahali, doğanın gözyaşlarını döktüğüne inanarak duaya başlar. İşte bu duaların zaman içinde ‘Çarşamba’yı Sel Aldı’ türküsüne dönüştüğüne inanılır.
816 yıldır ayakta duran Çivisiz Ahşap Göğceli Camii. 1206 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı 1. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde inşa edilen yapı, tamamen ahşap malzemeden yığma tekniği ile inşa edilmiştir. Kapladığı 400 metrekarelik alanla Türkiye'deki en büyük yığma ahşap camilerden biri olan yapı, aynı zamanda Türkiye'deki en eski ahşap camidir. Göğceli Camii ile ilgili daha geniş ve ayrıntılı bilgi için kanalımızdaki videomuza göz atabilirsiniz.
Информация по комментариям в разработке