(27)Mektubat 1. Kısım 15. Mektup 4. sual Sayfa 45-46-47-48 (Hayrat Neşriyat Osmanlıca Orijinal Nüsha)
Hz İsanın, deccali öldürmesi ne demek?
Hz. isa'nın nüzulünün hikmeti ve mahiyeti ?
Süfyan kimdir ne yapacak?
Mehdi kimdir ne yapacak?
Tasaffi etmiş hıristiyanlığın islamiyete dahil olması.
Deccalin şemali hakkındaki hadislerin izahı nedir.
Deccalin cenneti ve cehennemi nasıl olacak?
Ayrıca
Hz. Ali dönemindeki savaşların mahiyeti nedir? Taraflara ne hüküm verilir? Av. Ali KURT(25)
• (25) 15.Mektup/3 | Sahabe arasındaki ...
Risale-i Nur ile Tarikat Usüllerinin KIYASI. / İslama Hizmet NASIL olmalı? Av. Ali KURT (10)
• (10) 5.Mektup | Bütün hak tariklerin ...
Semâvatı Okumak Ve Risale-i Nur Hatveleri Av. Ali KURT (9)
• (9) 4.Mektup | Dört esas: Terk-i düny...
Dördüncü suâlinizin meâli: Âhirzamanda Hazret-i Îsâ Aleyhisselâm Deccâl’ı öldürdükten sonra, insanlar ekseriyetle dîn-i hakka girerler. Halbuki rivâyetlerde gelmiştir ki: “Yeryüzünde Allah Allah diyenler bulundukça, kıyâmet kopmaz.” Böyle umumiyetle îmâna geldikten sonra nasıl umumiyetle küfre giderler?Elcevab: Hadîs-i sahîhte rivâyet edilen, Hazret-i Îsâ Aleyhisselâm’ın geleceğini ve şerîat-ı İslâmiye ile amel edeceğini, Deccâl’ı öldüreceğini, îmânı zaîf olanlar istib‘âd ediyorlar. Onun hakîkati îzâh edilse, hiç istib‘âd yeri kalmaz. Şöyle ki: O hadîsin ve Süfyân ve Mehdî hakkındaki hadîslerin ifade ettikleri ma‘nâ budur ki: Âhirzamanda dinsizliğin iki cereyânı kuvvet bulacak. Birisi, nifâk perdesi altında risâlet-i Ahmediyeyi (asm) inkâr edecekSüfyân nâmında müdhiş bir şahıs, ehl-i nifâkın başına geçecek. Şerîat-ı İslâmiyenin tahrîbine çalışacaktır. Ona karşı Âl-i Beyt-i Nebevî’nin silsile-i nûrânîsine bağlanan ehl-i velâyet ve ehl-i kemâlin başına geçecek Âl-i Beyt’ten Muhammed Mehdî isminde bir zât-ı nûrânî, o Süfyân’ın şahs-ı ma‘nevîsi olan cereyân-ı münâfıkāneyi öldürüp dağıtacaktır.
İkinci cereyân ise, tabîiyyûn, maddiyyûn felsefesinden tevellüd eden bir cereyân-ı Nemrûdâne, gittikçe âhirzamanda felsefe-i maddiye vâsıtasıyla intişâr ederek kuvvet bulup, ulûhiyeti inkâr edecek bir dereceye gelir. Nasıl bir padişahı tanımayan ve ordudaki zâbitân ve efrad onun askerleri olduğunu kabul etmeyen vahşi bir adam, herkese, her askere bir nevi‘ padişahlık ve bir gûnâ hâkimiyet verir. Öyle de, Allah’ı inkâr eden o cereyân efradları, birer küçük Nemrûd hükmünde nefislerine birer rubûbiyet verir. Ve onların başına geçen en büyükleri, ispirtizma ve manyetizmanın hâdisâtı nev‘inden müdhiş hârikalara mazhar olan Deccâl ise, daha ileri gidip, cebbârâne sûrî hükûmetini bir nevi‘ rubûbiyet tasavvur edip ulûhiyetini i‘lân eder. Bir sineğe mağlûb olan ve bir sineğin kanadını bile îcâd edemeyen âciz bir insanın ulûhiyet da‘vâ etmesi, ne derece ahmakçasına bir maskaralık olduğu ma‘lûmdur.
İşte böyle bir sırada, o cereyân pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazret-i Îsâ Aleyhisselâm’ın şahsiyet-i ma‘neviyesinden ibâret olan hakîkî Îsevîlik dini zuhûr edecek. Yani rahmet-i İlâhiyenin semâsından nüzûl edecek. Hâl-i hâzır Hristiyanlık dini, o hakîkate karşı tasaffî edecek. Hurâfâttan ve tahrîfâttan sıyrılacak. Hakāik-i İslâmiye ile birleşecek. Ma‘nen Hristiyanlık, bir nevi‘ İslâmiyet’e inkılâb edecektir. Ve Kur’ân’a iktidâ ederek, o Îsevîlik şahs-ı ma‘nevîsi tâbi‘ ve İslâmiyet metbû‘ makamında kalacak. Dîn-i hak bu iltihâk neticesinde azîm bir kuvvet bulacaktır.
Dinsizlik cereyânına karşı ayrı ayrı iken mağlûb olan Îsevîlik ve İslâmiyet, ittihâd neticesinde dinsizlik cereyânına galebe edip dağıtacak isti‘dâdında iken, âlem-i semâvâtta cism-i beşerîsiyle bulunan şahs-ı Îsâ Aleyhisselâm, o dîn-i hak cereyânının başına geçeceğini, bir Muhbir-i Sâdık, bir Kadîr-i Küll-i Şey’in va‘dine istinâd ederek haber vermiştir. Madem haber vermiş, haktır. Madem Kādir-i Küll-i Şey’ va‘d etmiş, elbette yapacaktır. Evet, her vakit semâvâttan melâikeleri yere gönderen ve bazı vakitte insan sûretine vaz‘ eden, Hazret-i Cibrîl’in (as) Dıhye (ra) sûretine girmesi gibi ve rûhânîleri âlem-i ervâhtan gönderip beşer sûretine temessül ettiren, hatta ölmüş evliyâların çoklarının ervâhlarını cesed-i misâliyle dünyaya gönderen bir Hakîm-i Zülcelâl, Hazret-i Îsâ Aleyhisselâm’ı Îsâ dinine âit en mühim bir hüsn-ü hâtimesi için, değil semâ-yı dünyâda cesediyle bulunan ve hayatta olan Hazret-i Îsâ, (as) belki âlem-i âhiretin en uzak köşesine gitse idi ve hakîkaten ölse idi, yine şöyle bir netice-i azîme için ona yeniden cesed giydirip dünyaya göndermek, o Hakîm’in hikmetinden uzak değil. Belki onun hikmeti öyle iktizâ ettiği için va‘d etmiş. Ve va‘d ettiği için elbette gönderecek.
Hazret-i Îsâ Aleyhisselâm geldiği vakit, herkes onun hakîkî Îsâ olduğunu bilmek lâzım değildir. Onun mukarreb ve havâssı, nûr-u îmân ile onu tanırlar. Yoksa bedâhet derecesinde herkes onu tanımayacaktır.
Suâl: Rivâyetlerde gelmiş ki: “Deccâl’ın bir yalancı cenneti var. Kendine tâbi‘ olanları ona atar. Hem yalancı bir cehennemi var.
Информация по комментариям в разработке