Neşet Ertaş'ın hikayesi: Alevi ayrımcılığı yüzünden kardeşim öldü

Описание к видео Neşet Ertaş'ın hikayesi: Alevi ayrımcılığı yüzünden kardeşim öldü

Türk halk ozanı, abdallık geleneğinin son büyük temsilcisi. Ya da Yaşar Kemal'in de dediği gibi "Bozkırın Tezenesi"...

Türküleriyle kalbimizin tam ortasında yer edinen, usta sanatçı Neşet Ertaş'ın hayat hikayesi bu.

Acıların Kadını Bergen'in başına gelen tüm olaylar    • Acıların Kadını Bergen'in başına gele...  

Kemal Sunal'ı ağlatan Ali Sunal hikayesi
   • Kemal Sunal'ı ağlatan Ali Sunal hikay...  

Yeşilçam'ın güzel oyuncusu Harika Avcı'nın acı dolu hayatı | Son hali
   • Yeşilçam'ın güzel oyuncusu Harika Avc...  

Ertaş, 1938 yılında Kırşehir'in Abdallar Köyü'nde, şimdiki adıyla Kırtıllar'da dünyaya gelir.

7 kardeşli ailenin 2. evladı olan Ertaş'ın çocukluğu yoksulluk içinde geçer.

Geçim sıkıntısı nedeniyle okula gidemeyen duayen isim, bağlama çalmayı babası Muharrem Ertaş'tan öğrenir.

Abdallık geleneğinin ve bozlak türünün en önemli isimlerinden biri olan Muharrem Ertaş'la birlikte, düğünlerde çalgıcılık yapan Neşet Ertaş, Anadolu'nun birçok ilini gezer.

ÖNCE ANNESİNİ SONRA KARDEŞİNİ KAYBEDER

Alevi olduğu için çocukken sürekli ayrımcılığa maruz kaldığı belirten Ertaş, yaşadığı zorlukların üzerine bir de henüz 12 yaşındayken annesi Döne'yi kaybeder.

Kardeşleriyle birlikte öksüz kalan Neşet Ertaş'ın babası, çocuklarının başına bir anne getirmek için çok uğraşır. Ancak alevi olduğu için çaldığı bütün kapılar yüzüne kapanır. Ertaş, yıllar sonra verdiği bir röportajda, 3 aylık olan kardeşinin bakımsızlıktan öldüğünü ve eğer başlarında bir anne olsaydı durumun farklı olabileceğini söyler.

Neşet Ertaş olayı şöyle anlatıyor; "Anam ölünce babam beş öksüzünü yükleyip bir hayvanın sırtına, köy köy gezerek bize ana aramıştı. Kimse bize kızını, dul gelinini vermedi. İnsan insan olsaydı belki, kardeşim üç aylıkken bakımsızlıktan ölmeyecekti."

"TAŞLI SALDIRIYA UĞRADIM"

Zor bir çocukluk geçirir Neşet Ertaş. Hatta bir gün taşlı saldırıya uğrar.

Olay hakkında konuşan sevilen sanatçı, "Her sabah kalkar çarşıya giderdik, akşam olmadan da evimizin ihtiyacını alır, dönerdik. İstanbul’dayken gördüm, orda herkes birbirine denkti. Ona sebep, ben de Kırşehir’de şapka takmamıştım. Yolun kenarında cami vardı. Yaşlılar caminin kenarında oturuyorlardı. Dönüşte caminin önünden geçerken çocuklar beni taşlamaya başladılar, Bağbaşı mahallesinde şapkasız geziyorum diye. O tarihlerde Abdalların şapkasız dolaşması olacak iş değildi, saygısızlık olarak kabul edilirdi. Bizler saçımızı tarayıp da insan içine başı açık çıkamazdık, kabul edilmezdi. Şapka takmak da yetmezdi, kaşımıza kadar indirirdik, gerisini siz anlayın… Bir gün bir köyde çocuklarla oynadığım sırada birinin “Biz topraktan hasıl olmuşuz, siz dışkıdan” dediğini duydum. Bunu babasından duymuş ki bize söylüyor. Bunlar fesat yaratan paslı beyinlerin, cahilliğin ifadeleri. Düğün-derneklerde de sürekli şapka takardık. Abdal olmayan herkes, büyüğü de küçüğü de bizim ağamızdı. Onlara hürmet göstermek zorundaydık. Beş yaşında bir çocukla bile “Ağamın oğlu, ağamın kızı…” diyerek konuşurduk." ifadelerini kullanır.


ANKARA VE İSTANBUL MACERALARI

Babasıyla şehir şehir gezip düğünlerde türküler söyleyen usta sanatçının hayatı, radyoda dayısı Hacı Taşan’ın sesini duymasıyla değişir. Henüz 14 yaşındayken eline sazını alıp Ankara Radyoevi’ne gider. İlk gün kimseyle konuşamaz. Ertesi gün nihayet içerir girer ve halk müziğinin duayen ismi Muzaffer Sarısözen'le tanışır. Türküsünü söyler, çok beğenilir. Kayıda alırlar genç Neşet'i, sonra köyüne geri döner.

Ardından bir de şansını İstanbul'da deneme kararı alır. Günlerce karın tokluğuna iş arar. Sonrasında Şençalar Plak'ın sahibi Kadir Şençalar'la tanışır. Kendisini beğendiren Ertaş, Şençalar'la mukavele imzalar. Yemek ve plak başına 25 kuruşa anlaşırlar. Ancak verilen sözler tutulmaz. 2 sene İstanbul'a zor dayanır usta isim. Önce Kırşehir'e döner. Orada da yapamayınca Ankara'da pavyonlarda çalışmaya başlar.

Neşet Ertaş, 1962'de vatani görevini yerine getirmek için İzmir'e gider. Yoksulluktan okula gidemeyen Bozkırın Tezenesi, okuma yazmayı da askerde öğrenir. Askerden döndükten sonra, saz dükkanında tanıştığı Leyla isminde bir kızla babası karşı çıkmasına rağmen evlenir. Bu evlilik yüzünden babayla oğulun arası açılır. İkili söyledikleri türkülerle atışmaya başlarlar.

Neşet ve Leyla Ertaş'ın bu evlilikten Döne, Canan ve Hüseyin isimlerinde üç çocuğu olur. Yedi yıl evli kaldıktan sonra 1970'lerin başında boşanırlar. Sanatçı, evliliğin sona ermesi üzerine "Cahildim dünyanın rengine kandım" adlı türküsünü besteler.

Комментарии

Информация по комментариям в разработке