ALTAY

Описание к видео ALTAY

Leman Elkan Hikayeleri Altay. Keyifli dinlemeler dileriz.

ALTAY


Dört beş gün önce sessiz sakin bir vakitte dünyaya gözlerini açmış, annesiyle koklaşarak tanışmışlar, iki saat sonra ayağa kalkmıştı. O minicik bir taydı! Tüm ırkdaşları gibi doğumu 1 Ocak olarak tarihlenmişti. Süt emerek besleniyor, annesiyle gezintiye çıkıyordu. On beş günlükken yem yemeye başlamış; altı ay içinde su içmeyi, otlamayı öğrenmişti. Onun dünyaya getirilmesine birileri karar vermiş, anne ve babası özenle seçilmişti. Annesi defalarca dereceler almış, şampiyonluklar kazanmış, safkan bir İngiliz kısrağıydı. Babası da soylu, şampiyon İngiliz aygırlardan biriydi.

İnsanoğlunun güçlerini, hızlarını keşfedip, hırsa dönüştürmediği dönemlerde ataları özgürdü. Özgürlük, kendi kararlarını verebilmekti. Oysa onların dünyası koskocaman, yemyeşil, özgürlüğü çitlerle çevrili bir alandı. Çitlerin ötesini bilmiyorlardı. Minik tayımız, ona sunulan bu yaşam biçiminden şimdilik mutluydu.

Bir buçuk yaşına geldiğinde kızıl parlak tüyleri, ince uzun bacakları, atletik yapısıyla dikkatleri çekmişti. Çok yüksek fiyata satıldı. Artık sahiplenilmişti. Eğiticisi ve bakıcısı vardı. Sahibi "Şampiyonum benim!" diyordu. Adını Altay koymuştu. Şampiyonluklar getirmek zorundaydı. İki yaşındayken eğitimlere başlandı. İskelet sisteminin uygunluğuna bakılmamıştı fakat tırnağına özen göstermek gerekirdi, yoksa hızlı koşamazdı.

Böylelikle Altay ilk nalı takılırken, nalbant Hüseyin ustayla tanıştı. Sanki aynı kaderi paylaşıyorlardı.

Hüseyin usta; köklü, temiz bir ailenin çocuğuydu. O daha doğmadan, babası evi, hatta memleketi terk edince, dikiş dikerek evin geçimini sağlayan annesinin dizi dibinde büyümüştü. Okumak istemişti ama geçim derdini görünce söylemeye bile cesaret edemeden, küçücük yaşında, dayısının nalbant dükkanında çalışmaya başlamıştı. Askerden dönünce komşu köyden bir kızla annesinin ısrarıyla evlenmişti. Onun dünyası da her sabah yıkatıp, temizlettiği halde tezek ve sidik kokan, loş ışıklı dükkanıyla sınırlıydı. O da ne eşini ne işini kendisi seçememişti. Sadece atları değil tüm tek tırnaklı, büyükbaş hayvanları da nallardı. Hüseyin usta işinin ehli, az konuşan yaşamın önüne getirdiklerini kabullenmiş, çalışkan bir insandı. Her ay haraya gelir, kontrollerini yapar, değişmesi gerekenleri değiştirir, kimilerine de ilk nallarını çakardı.


“Bu kanalda yer alan şiir, hikaye, yazı, fotoğraf ve sair içeriklerin, bireysel kullanım dışında izin alınmadan kısmen ya da tamamen kopyalanması, çoğaltılması, kullanılması, yayınlanması ve dağıtılması kesinlikle yasaktır. Bu yasağa uymayanlar hakkında 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca yasal işlem yapılacaktır. Ürünün tüm hakları saklıdır.”

Şampiyonluk yolunda birbirlerinden ayrı, kapalı ahırda bağlı tutulan atları ürkütmeye kalmadan da hırçınlaştıklarını bilirdi. Bunu dillendirmek işine gelmese de tedbiri elden bırakmazdı. Hayvanları dört ayağı yukarı bakacak şekilde yere yatırır bağlarlardı. Özel aletiyle toynağındaki pislikleri temizler sonra nalı yerleştirip çekiçle çivileri çakar, ucundaki fazlalıkları kerpetenle alırdı. Eğer önceden takılmış nal varsa; önce kerpetenle çivileri söker, nalı çıkarırdı. Tabii bu yöntemde şampiyonların altına minder serilmek gibi ayrıcalıkları vardı. Hatta onları sadece kafalarını öte yana çevirip bağlayarak yaptığı da olurdu. Ne de olsa sahipleri bir dünya para ödemişti, özen göstermek gerekirdi.

O gün yine Haradaydı, birkaç gün sonra Altay ilk şampiyonluk yarışına çıkacaktı. Nallarının kontrolünün yapılması gerekiyordu. Altay homurdanıyor, Dillendiremediklerini anlatmaya çalışıyordu. Sağa sola gidip geliyor, yularını bakıcısının elinden kurtarmaya uğraşıyor, bir türlü sakinleşmiyordu. O küçücük sevimli, mutlu tay; sinirli, hırçın bir ata dönüşmüştü. Bakıcısını oradan oraya sürüklerken yere düşürmüş diğer atları da ürkütmüştü ortalık toz duman olmuştu, göz gözü görmüyordu. O esnada Hüseyin usta yere çömelmiş bir başka atı nallıyordu. Ürküp şahlanan atlardan biri kafasına çifte attı ve Hüseyin usta yere düştü ve güç bela ortalık sakinleştirildikten sonra kanlar içinde hastaneye kaldırıldı komadaydı.

Bir hafta sonra Altay ilk koşusunu kazandı şampiyonluğu aldı. Kendisine ödenen paraları, yapılan masrafları ödemişti. Eğitim süresince otlayamadığı, sürekli tahılla beslendiği için midesinde ülser oluşmuştu , kanaması vardı. Üstelik yarış sırasında dizindeki eklem yerinden oynamış, tedavi başlamıştı.

Bir ay sonra Hüseyin usta komadan çıkamamıştı. Altay'ın bir daha koşulara çıkamayacağı raporu gelmişti. Tedavi, masraf ve zaman gerektiriyordu. Hüseyin usta son nefesini verdiği dakikalarda Altay'ın da infazı gerçekleşti. Her ikisi de seçemedikleri hayatta dörtnala yol almış ve yolun sonunda kaybolmuşlardı.

“Bu kanalda yer alan şiir, hikaye, yazı, fotoğraf ve sair içeriklerin, bireysel kullanım dışında izin alınmadan kısmen ya da tamamen kopyalanması, çoğaltılması, kullanılması, yayınlanması ve dağıtılması kesinlikle yasaktır. Ürünün tüm hakları saklıdır.”

Комментарии

Информация по комментариям в разработке