MUSA TOPBAŞ (k.s.) -BENİM EFENDİM İLAHİSİ

Описание к видео MUSA TOPBAŞ (k.s.) -BENİM EFENDİM İLAHİSİ

Şeyh Musa TOPBAŞ Efendinin Örnek Hayatı

“Vasiyet ferahlıktır.” derler.

Vasiyetle neden böyle ferahlar, gönlü zenginleşir insanın?

İnsan vasiyeti vasıtasıyla son defa geçtiği yollara, sarf ettiği emeğe, hayata geçirebildiği arzu ve emele, hayrına ve şerrine, kazanç ve çıkarına bir nazar eder; Allâh karşısında bir tür hesap verir. Hoş o kimsenin hâline ki, bu dar mecâldeki hesapta kendisini kârlı hesap eder, yaşadığı ömre hayıflanmaz. Necip Fazıl Kısakürek ne güzel söyler:

O demde ki, perdeler kalkar, perdeler iner;

Azrâil’e: “Hoş geldin!” diyebilmekte hüner!

Büyük edip ve filozof Ferid Kam âhirete yüz tutanlara çok ibretli bir nasihat verir:

Bir çürük diş gibidir bence hayat;

Çıkarıp atmadan sahibine rahat yok!..

Elbette, bir çürük diş gibi dâimâ sancıların elinde esir olan canı çıkarıp atmak kulun kendi elinde değil; böyle olmak mümkün olsaydı, herkes o ağrı kaynağını susturmağa kalkışır, neticede, dünya büsbütün boşalırdı. Ağrısız baş mı var dünya yüzünde?!

“Belâların en şiddetlisi peygamberlerin, sonra derece-derece sâlihlerin ve diğer kulların üzerinedir...” buyurulan hadîs-i şerîfin bir tecellîsini yaşayan Mûsa Topbaş Hazretleri’ni sevenleri dört yandan ihata etmişlerdi. O artık ömrün gurûbunu âşikarca görüyordu. Dünyadan el-eteğini çekmek, ebediyet göçüne hazırlanmak kalmıştı sâdece. Ömrü boyu edebî yazılarında sözünü az ve öz yazmaya çalışan bu Allâh dostu ölüm meleğinden bir an evvel çok mânidar, çok mahviyetkâr, çok tevâzû yüklü vasiyetini kaleme almıştı:

“Her dünyâya gelen, vakti saati, sayılı nefesleri tamamlandıktan sonra ebedî âleme intikal edecektir. Ne mutlu o kimseye ki, hayatını Hakk yolunda ifnâ etmiş ve yüzünün akıyla âhırete göçmüştür!..

Fakir de, bu hususu nasîbim derecesinde bilebildiğim halde lâyıkıyla kulluk edemedim. Pîr-i fânî olduğum halde kendime çeki düzen veremedim. İslâm büyüklerinin şuurlu ve şerefli hayatlarını okudum, lâkin nefsimde tatbik edemedim. Hatâlarla dolu bir ömürden sonra Rabbimiz Teâlâ Hazretleri’nin huzûruna ancak mağfiretini umarak gidiyorum. Çünkü O Rahmân’dır, Gaffâr’dır!..”

Rabbine kavuşma arefesinde kendine, İslam’a ve umûmiyetle, dünyaya bu tür hesap veren bu kimse, öyle bir Allâh dostu idi ki, sözün hakîkî mânâsında, yaratılmışı Yaratandan ötürü sevmenin zirve örneklerini gösterebilmiştir. Medine-i Münevvere’de Ramazan aylarında binlerce mü’mini bir araya getiren iftar sofraları başlatmıştı. Onun ilk örneğini kendi gerçekleştirmişti. Bu mü’min sofrasında Hazret-i Muhammed (s.a.v.) rûhâniyetinden bir mâneviyat rüzgârı eserdi. şeyh Hazretleri mü’min yardımlaşmasının yorulmaz ve usanmaz mücâhidi gibi kendini fedâ etmekte idi.

Allâh’ın bu seçkin kulu o kuldur ki, kimsesizleri sokakların amansız pençesinden alıp, Ihlamurkuyu semtinde geniş ve rahat Huzur Yurdunu kurdurmuştu. Bununla da kalmayıp: “Bunlar Allâh’ın haklarında: “üff” bile demeyin! buyurduğu kimselerdir. Aslında, bunları evlerimizde barındırmalıyız. Mâdem bunu yapamıyoruz, bâri onlara yuva sıcaklığında hizmet gösterecek huzur yurtları kurmalıyız...”diyordu.

Kurulan bu Huzur Yurdunun kuruluş masraflarını ancak kendi ve kardeşi çocukları karşılamışlar.

Bir defa İstanbul’a gidişimde yeniden huzura kavuşmuş nine ve dedeleri ziyaret ettim. Davut Dede’nin burada gördüğü hizmete göre Hacı Mûsa Efendi’ye minnettarlık dolu duâlarını dinledim. Hakikaten, burası, bir ev düzeninden farksız bir yaşayış meskenidir...

Allâh’ın bu mürşid-i kâmil kulu o kuldur ki, fakir fukaranın tedâvisi için muhtaç hâlini görüp, Aziz Mahmûd Hüdâyi Vakfı nezdinde onlara parasız hizmet veren muâsır tibbî teknoloji ve mütehassıslarla teçhiz edilmiş çok büyük imkânlara sahip tedâvi kliniği te’sis ettirmişti.

Pîr-i fânî hâline bakmayarak sevdiği insanlarla birlikte Anadolu’nun muhtelif bölgelerine seferler düzenler, halkın iktisâdî vaziyetini öğrenir, son derece muhtaç soydaşlarımıza şahsî yardım elini uzatır, hayriye cemiyetlerinin nazar-i dikkatlerini buralara yönlendirirdi...

Azerbaycan’da, Çeçenistan’da, Afganistan’da, Bosna ve Kosova’da boy gösteren musibetlerle çok hassas bir şekilde ilgilenir, bu yangınların söndürülmesinde bir damla su ile de olsa hayra ve yardıma çalışırdı.

Комментарии

Информация по комментариям в разработке