KIYI KENAR ÇİZGİSİ İÇİNDE KALAN TAŞINMAZLARIN HUKUKİ DURUMU

Описание к видео KIYI KENAR ÇİZGİSİ İÇİNDE KALAN TAŞINMAZLARIN HUKUKİ DURUMU

Ülkemizde yer alan kıyılara ilişkin yasal düzenlemeler 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nda karşılık bulmuştur. Bu video boyunca bahsedilecek olan kıyılardan anlaşılması gereken ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun kapsamına giren yerler: deniz, tabii ve suni göl ve akarsu kıyıları ile bu yerlerin etkisinde olan ve devamı niteliğinde bulunan sahil şeritleridir.
Kıyı, kıyı çizgisi, kıyı kenar çizgisi kavramlarını kısaca şu şekilde tanımlamak mümkündür:

Kıyılar, Kanun’a göre Kıyı çizgisi ile kıyı kenar çizgisi arasındaki alanları,

Kıyı çizgisi; deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda, taşkın durumları dışında, suyun karaya değdiği noktaların birleşmesinden oluşan çizgiyi,

Kıyı kenar çizgisi ise deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda, kıyı çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin oluşturulduğu kumluk, çakıllık, kayalık, taşlık, sazlık, bataklık ve benzeri alanların doğal sınırını ifade etmektedir.
Kıyı kenar çizgisinin nasıl tespit edileceği de yine Kıyı Kanunu’nda düzenlenmiştir. Kanun’a göre kıyı kenar çizgisini tespit etmekle görevli makam, valiliklerce kamu görevlilerinden oluşturulan en az beş kişilik bir komisyondur. Komisyonca tespit edilen bu kıyı kenar çizgilerinin yürürlüğe girebilmesi için Valiliğin onayından geçmesi, Bayandırlık ve İskan Bakanlığınca da onaylanması gerekmektedir. Kıyı kenar çizgisinin tespitinde görevli yargı yeri ise aşağıda verilen Yargıtay İçtihatları Birleştirme kararında şu şekilde edilmiştir:

"... kural olarak mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi görevinin adli yargı yerine ait olduğu...; ancak 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 9. maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idari yargı tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin saptanması gerektiği , aksi halde 3621 sayılı Kanun ile 13/3/1972 tarih ve 7/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararındaki kural ve yöntemler doğrultusunda kıyı kenar çizgisinin mahkeme tarafından belirlenmesi 28/10/1997 gün 1996/5 Esas, 1997/3 Karar sayılı İnançları Birleştirme Kararı gereğidir."

Kıyı kenar çizgisinin tespitinde karşılaşılabilecek en büyük sorun, özel mülkiyete konu olacak şekilde tapuya tescil edilen taşınmazların kıyı kenar çizgisi sınırlarına alınması halidir. Zira Hazine tarafından böyle durumlarda kimi zaman tapu iptal tescil davası açılarak taşınmazların tapu kayıtlarının bedelsiz olarak iptal edilmesi talep edilmekte kimi zaman da sessiz kalınmak suretiyle kamulaştırmasız el atma eylemine vücut verilmektedir. Her iki durumda da resmi tapu kayıtlarına güvenerek taşınmaz üzerinde mülkiyet hakkı edinen, taşınmazın vergilerini ödeyen maliklerin mağduriyeti söz konusu olmaktadır. Zira Hazine tarafından açılan tapu iptal tescil davalarında, maliklerin kendilerine ait olduğunu sandıkları taşınmazlar ellerinden bedelsiz/karşılıksız bir biçimde alınmakta; diğer durumda ise maliklerin tapu kayıtları iptal edilmese dahi taşınmazları üzerindeki tasarruf hakkı kısıtlanmaktadır.

Her ne kadar Anayasamızın 43. maddesinde “Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.” denilmek suretiyle kıyıların özel mülkiyete konu olamayacağı düzenlenmiş olsa da resmi tapu kayıtlarına güvenerek mülkiyet hakkı edinen maliklerin ellerinden taşınmazlarının bedelsiz olarak alınması hiç şüphesiz hukuki güvenlik ve hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmamaktadır. En nihayetinde malikler, kamu otoritelerince düzenlenen resmi kayıtlara güvenerek yine kamu otoritelerince onaylanan birtakım tasarruf işlemlerinde bulunmuşlardır. Hukuk devletinin, öncesinde onayladığı işlemleri ilerleyen süreçte hukuka aykırı bularak kişilerin mağduriyet yaşamasına yol açması hukuki belirlilik ilkesine açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de bu yönde kararları mevcuttur. AİHM hem kıyılar hem de ormanlarla ilgili kararlarında, kadastro tespiti ya da satın alma yoluyla tapulu taşınmazları edinen kişilerin tapularının kıyı kenar çizgisi ya da orman alanı içinde kaldığı gerekçesiyle ve herhangi bir tazminat ödenmeksizin iptal edilmesini Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesinin ihlali olarak nitelendirmiştir. AİHM bu kararlarında çevrenin korunmasına ilişkin kamu yararı ile bireyin mülkiyet hakkının korunması arasında makul bir dengenin bulunması gerektiğini belirterek karşılığı ödenmeksizin mülkiyet hakkına müdahale edilemeyeceği sonucuna ulaşmıştır (N.A. ve diğerleri/Türkiye, B.No: 37451/97, 11/10/2005, § 41).
#kıyıkenar #avukat #hukuk #kamulaştırmasızelatma #1007 #tapu sicili

https://cbthukuk.net/
murat tezcan anayasa mahkemesi kararı kamulaştırma bedeli

Комментарии

Информация по комментариям в разработке