Prada'nın Sahibi Miuccia Prada'nın İlginç Hikayesi...

Описание к видео Prada'nın Sahibi Miuccia Prada'nın İlginç Hikayesi...

Prada markası Mario Prada tarafından 1913 yılında modaya adım attığında kimsenin bilmediği bir markaydı. Hedefinde halk değil, elitler vardı.
Yıllar sonra ülkemizde mağaza açan Prada ürünlerinin hakikisi az, çakması pek çoktu. Kızlar Soma’nın, Amasra’nın maden protestolarına Prada çantayla gelmiş diye birebirlerini eleştirmezlerdi. Henüz muhafazakâr kesim tarafından düğünlerin başlıca aksesuarı, sınıf atlama simgesi veya polemik konusu hâline de gelmemişti. Ve Prada mağazasında ırkçı figürler kullanılıyor diye suçlanmamıştı da… https://www.washingtonpost.com/arts-e...
Ne Oscar ödüllü Eddie Redmaynene ne de Hollywood yıldız Emma Watson marka yüzü olmamışlardı.
Böyle şeyler aklının ucundan bile geçmeyen, küçük bir çanta, deri aksesuar dükkânından ibaretti. Ta ki yıllar sonra bir röportajında 60’lar modasına uyduğu için komünist partisine üye olduğunu söyleyen; kendini feminist, asi ve isyankâr olarak tanımlayan Muiccia Prada markanın yönetimini alıncaya kadar.
Aslında hiç kimse ondan böyle bir işe girişmesini beklemiyordu. Çünkü o; modayı değil, kıyafet giymeyi seviyordu. Aile mirasında gözü yoktu. Siyaset bilimleri okumuş bir pantomim sanatçısıydı.
Parti üyesiyken, kadın hakları için bir derneğe de üye olmuştu. Bildiri dağıtırken kot pantolon giymeyi değil, Chanel marka kıyafetler giymeyi tercih ediyordu. O zamanlar etek giymenin erkeklere rest çekmek olduğunu düşünüyordu.
Her zaman moda olan kıyafetleri ilk o giymek isterdi. Şimdilerde kadınları özgürleştirdiğini, onların toplumun güzellik ve şıklık anlayışından kopardığını söylese de küçükken annesi onu sıradan kahverengi ayakkabılar giymeye zorladığında, küçük Maria hep pembe, kırmızı ayakkabılar giymeyi düşlerdi.
Gittikçe feminizme yaklaşan, sol görüşü benimseyen, ailesine isyan eden, sokaklarda mim gösterileri yapıp para kazanan Muiccia “markanın başına sen geçeceksin” diyen annesine karşı koymak yerine, savunduğu tüm ilkeleri elinin tersiyle itti.
İki arada bir derede kalan düşünceleriyle markanın başına geçti. Fark yaratmak, markanın adını dünyaya duyurmak istiyordu.
Feminizmin de verdiği görüşlere dayanarak “kadınlara özgürlük” dedi. Farklı tasarımlar, daha soluk renkler, naylon çantalar, asker üniformaları ve paraşütlerde kullanılan kumaşlardan yaptığı tasarımlarla “çirkin; ama iddialı” tasarımlar yaptı.
Artık herkes Prada’yı konuşuyordu.
Her ne kadar sol görüşlü olsa da kadınlara eşitlik dese de öyle bir marka yarattı ki sıradan bir insanın kıyafetlerini almasına imkân yoktu. Bir başkaldırıyla başladığı moda tutkusu halka değil, burjuvaya yönelikti ne yazık ki...
Bu uğurda kendi soyadından bile vazgeçti. Markanın başına geçer geçmez teyzesini, kendisini evlat edinmesi için ikna etti.

Комментарии

Информация по комментариям в разработке