Arthur Schopenhauer - Hayatın Anlamı

Описание к видео Arthur Schopenhauer - Hayatın Anlamı

Sesli Kitap
ARTHUR SCHOPENHAUER - Hayatın Anlamı

İçindekiler:
HAYAT: ISTIRAP VE SEFALET................................
YAŞAMA İRADESİNİN TASDİKİ VE İNKÂRI ............... 00:49:13
HAYATIN BOŞLUĞU ÖĞRETİSİ ÜZERİNE ..................... 01:18:53
İNTİHAR ÜZERİNE..........................................................01:40:53

"Bilinçsizliğin gecesinden hayata uyandığında irade kendisini
sonsuz ve sınırsız bir dünyada, hepsi mücade­le eden, hepsi
acı çeken, biteviye yanılıp sükutu hayale uğrayan sayısız
fert arasında bir fert olarak bulur; ve sanki sıkıntılı, eziyet
verici bir rüyaymış gibi derhal geri­sin geri eski bilinçsizliğe koşar.
Yine de o zamana kadar arzusu sınırsız, taleplerinin sonu
gelmezdir ve her tat­min edilmiş arzu bir yenisini doğurur.
Bu dünyada im­kân dahilinde olan hiçbir tatmin onun şiddetli
arzusunu dindirmeye, taleplerinin önüne nihai bir hedef
koymaya ve yüreğinin dipsiz kuyusunu doldurmaya kifayet
etmez. Bu çerçeve içerisinde şimdi düşünelim, hangisi olursa
olsun bu tatminlerle genel olarak nedir insanın eline ge­çen?
Çok kere her gün bitip tükenmez çaba ve sürekli tasa ile
sefalet ve ihtiyaç ve kapıda bekleyen ölümle bo­ğuşarak
zorla elde edilen bu hayatın safi sürdürülmesin­den başka
hiçbir şey. Bu hayatta her şey dünya mutlu­luğunun boşa
çıkmaya yahut bir vehim olarak anlaşıl­maya yazgılı olduğunu
ilan eder. Bunun sebepleri derin­lerde, bizzat eşyanın tabiatında yatar.
Dolayısıyla birçok insanın hayatının kısa ve sıkıntılarla
dolu olduğu görü­lür. nispeten mutlu olanlar da çoğu kez
sadece görünüş­te mutludurlar, eğer değilse, uzun ömre
sahip olanlar gi­bi, bunlar nadir istisnalardır; çığırtkan kuşlar
gibi bunların mümküniyetinin de hesap dışı bırakılması icap ederdi.
Hayat kendisini ge­rek büyük gerekse küçük meselelerde
sürekli bir alda­nış olarak sunar. Eğer vaat ettiyse sö­zünde
durmaz, ta ki arzu edilen şeyin ne kadar az arzu edilmeye
değer olduğunu gösterinceye kadar; kâh umutla kâh umut
beslenen şeyle aldanmamızın sebebi budur.
Eğer verdiyse mutlaka almak için vermiştir.
Me­safenin genişlemesi bize, eğer bunların aldatmasına
kendimizi hazırlamışsak, görme kusurundan kaynakla­nan
yanılsamalar gibi birdenbire kayboluveren cennet­leri gösterir...
Saat başı, her gün, haftada, yılda bir meydana gelen küçük büyük talihsizlikleri, bütün hesaplamaları boşa çıkaran aldatıcı
umutları ve kazaları ile hayat bizi tiksindirmesi gereken
bir şeyin öylesine açık bir şekilde damgasını taşır ki
insanın nasıl olup da bunun farkına varamadığını,
hayatın şükranla tadının çıkarılması ge­rektiğine ve
insanın mutlu olmak için var olduğuna ikna olabildiğini
anlamak güçtür. Tam tersine hem hayatın genel tabiatı,
hem de sürekli aldatma ve aldanış bizde o fikri uyandırmalıdır
ki bunlar bir sebepten ötürü bu şe­kilde tanzim edilmişlerdir
ve ne olursa olsun var olan hiçbir şeyin çabamıza değmediğine,
bütün uğraş ve di­dinmelerimizin beyhude, bütün iyi şeylerin
boş ve gelip geçici, dünyanın her bakımdan müflis,
hayatın da asla maliyetlerini karşılamayan bir iş olduğuna
kani olabil­meliyiz, dolayısıyla irademiz böyle bir hayattan
yüz çevi­rebilir.
İradenin bütün emellerinin, beyhudeliğinin kendisini
bireyde kökleşmiş olan akla bildirmesinin ve anlatmasının
yolu öncelikle zamandır. Zaman şeylerin beyhudeliğinin,
sayesinde ge­lip geçicilik olarak göründüğü biçimdir,
çünkü onun sa­yesinde bütün keyiflerimiz ve zevklerimiz
boşa çıkar ve ardından hayretle sorarız onlardan arta kalan
şimdi ne­rede diye. Bu yüzden bu beyhudeiiğin kendisi zamanın
yegâne nesnel unsurudur ve dolayısıyla onun dışavuru­mudur...

Çünkü boşluktan ortaya çıkan her şey
Layıktır yok edilmeye:
Hiç var olmamış olsaydı
Daha iyi olurdu öyleyse.

Dolayısıyla her hayatın kaçınılmaz olarak koştuğu yaşlılık ve
ölüm bizzat tabiatın kendisinin ellerinden çıkan yaşama iradesi
hakkında verilmiş bir mahkûmiyet kararıdır.
Karar bu iradenin, kendi kendisini hüsrana uğ­ratması mukadder
olan bir mücadele olduğunu bildirir.
"İstediğin" der, "böyle sona erer: daha iyi bir şey iste."
Dolayısıyla herkese hayatıyla verilen ders genel olarak şu
gerçeğe dayanır: Kişinin arzularının peşinde koşup durduğu
şeyler sürekli olarak onu aldatır, yanlış yola yö­neltir ve o
sürçüp sendeler, sonunda düşer; neticede bunlar neşe ve
coşkudan ziyade sefalet ve ıstırap geti­rirler, ta ki dayandıkları
bütün temel çökünceye kadar, çünkü o zaman bizzat hayatı
ortadan kaybolur, nitekim o zaman bütün mücadelesinin,
bütün arzusunun bir sapma, bir yanlış yol olduğuna kesin kanaat getirir...

Комментарии

Информация по комментариям в разработке