(68) 17.Lem'a/1, Sh 116 | Mukaddime, 1-4.Notalar | Fani şeylere kalbini bağlamak sana layık değildir

Описание к видео (68) 17.Lem'a/1, Sh 116 | Mukaddime, 1-4.Notalar | Fani şeylere kalbini bağlamak sana layık değildir

ONYEDİNCİ LEM‘A

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ Zühre’den gelmiş Onyedi Nota’dan ibârettir.

Mukaddime: Bir zaman inâyet-i Rabbâniye ile ma‘rifet-i İlâhiyede, bir hareket-i fikriye ve bir seyâhat-i kalbiye ve bir inkişâfât-ı rûhiyede tezâhür eden bazı lemeât-ı tevhîdiyeyi, Arabî olarak notalar sûretinde Zühre, Şu‘le, Habbe, Şemme, Zerre, Katre gibi risâlelerde kaydetmiştim. Bu risâleler uzun bir hakîkatin yalnız bir ucunu göstermek ve parlak bir nûrun yalnız bir şuâını irâe etmek tarzında yazılmıştı. Yalnız kendime birer hâtıra ve birer ihtâr şeklinde idi, başkaların istifâdeleri mahdûd kalmıştı. Hususan en mümtâz ve en hâs kardeşlerimin kısm-ı a‘zamı Arabî okumamışlar. Bunların ısrarları ve ilhâhları üzerine, o notaların ve o lem‘aların kısmen îzâhlı ve kısmen kısa meâlini Türkçe olarak yazmaya mecbûr oldum. Şu notalar ve Arabî risâleler, Yeni Said’in en evvel hakîkat ilminden, bir derece şuhûd sûretinde gördüğü hakîkatler olup, tağyîr edilmeden meâlleri yazıldı. Onun için bazı cümleleri sâir sözlerde zikredilmekle beraber burada da zikrediliyor. Bir kısmı da, gāyet mücmel olmakla beraber îzâh edilmiyor. Tâ letâfet-i asliyesini kaybetmesin.

Zühre’nin Notalarından Birinci Nota: Kendi nefsime hitâben demiştim: Ey gāfil Said! Bil ki, şu âlemin fenâsından sonra sana refâkat etmeyen ve dünyanın harâbıyla senden mufârakat eden bir şeye kalbini bağlamak, sana lâyık değildir. Hususan senin asrının inkırâzıyla seni terkedip arka çeviren, bâhusus berzah seferinde sana arkadaşlık etmeyen ve hususan seni kabir kapısına kadar teşyî‘ etmeyen, hususan bir iki sene zarfında ebedî bir firâkla senden ayrılıp günahlarını senin boynuna takan, hususan senin rağmine olarak, husûlü anında seni terkeden fânî şeylerle kalbini bağlamak, senin için kâr-ı akıl değildir.

Eğer aklın varsa; uhrevî inkılâbâtta, berzahî etvârında ve dünyevî inkılâbâtın müsâdemâtı altında ezilip bozulan ve ebedî seferde sana arkadaşlığa muktedir olmayan işleri bırak, ehemmiyet verme! Onların zevâlinden

Sayfa 117
kederlenme. Sen kendi mâhiyetine bak ki, senin latîfelerin içinde öyle bir latîfe var ki, ebedden ve Ebedî Zât’tan başkasına râzı olamaz. Ondan başkasına teveccüh edemez, mâsivâsına tenezzül etmez. Bütün dünyayı ona versen, o fıtrî ihtiyâcı tatmîn edemez. O şey ise, senin duygularının ve latîfelerinin sultânıdır. Fâtır-ı Hakîm’in emrine mutî‘ olan o sultânına itâat et, kurtul!

İkinci Nota: Hakîkatdâr bir rüyada gördüm ki, insanlara diyordum: “Ey insan! Kur’ân’ın desâtîrindendir ki, Cenâb-ı Hakk’ın mâsivâsından hiçbir şeyi ona taabbüd edecek derecede kendinden büyük zannetme! Hem sen kendini, hiçbir şeyden tekebbür edecek derecede büyük tutma. Çünkü mahlûkāt, ma‘bûdiyetten uzaklık noktasında müsâvî oldukları gibi, mahlûkıyet nisbetinde de birdirler.”

Üçüncü Nota: Ey gāfil Said! Bil ki: Galat-ı his nev‘inden gāyet muvakkat dünyayı, lâyemût ve dâimî görüyorsun. Etrafına ve dünyaya baktığın zaman bir derece sâbit ve müstemir gördüğünden, fânî nefsini de o nazarla sâbit telakkî ettiğinden, yalnız kıyâmetin kopacağından dehşet alıyorsun. Güya kıyâmetin kopmasına kadar yaşayacaksın gibi, yalnız kıyâmetin kopmasından korkuyorsun.

Aklını başına al. Sen de ve senin hususî dünyan da, dâimî zevâl ve fenâ darbesine ma‘rûzsunuz. Senin bu galat-ı hissin ve mağlatan, şu misâle benzer ki; bir adam, elinde olan aynasını bir hâneye veya bir şehre veya bir bahçeye karşı tutsa; misâlî bir hâne, bir şehir, bir bahçe o aynada görünür. Ednâ bir hareket ve küçük bir tagayyür aynanın başına gelse, o misâlî hânede ve bahçede, herc ü merc ve karışıklık düşer. Hâriçteki hakîkî hânenin veya şehrin veya bahçenin devâm-ı bekāsı sana fâide vermez.

Çünkü senin elindeki aynadaki hâne ve sana âit şehir ve bahçe, yalnız aynanın sana verdiği mikyâs ve mîzân iledir. Senin hayatın ve ömrün, bir aynadır. Senin dünyanın direği ve aynası ve merkezi, senin ömrün ve hayatındır. Her dakikada o hânen ve bahçen ve şehrin ölmesi mümkün ve harâb olması muhtemel olduğundan, her dakika senin başına yıkılacak ve senin kıyâmetin kopacak bir vaz‘iyettedir. Madem öyledir; sen, bu hayatına ve dünyana, çekemedikleri ve kaldıramadıkları yükleri yükletme!

Sayfa 118
Dördüncü Nota: Ey Said! Bil ki: Ekseriyetle Fâtır-ı Hakîm’in âdetidir, ehemmiyetli ve kıymetdar şeyleri aynıyla iâde eder. Yani, ekser eşyânın misliyle tazelenmesi, mevsimlerin tebeddülünde ve asırların değişmesinde o kıymetdar ehemmiyetli şeyleri aynıyla iâde ediyor. Yevmî ve senevî ve asrî haşirlerin umumunda, şu kāide-i âdetullâh ekseriyetle muttarid görünüyor.

İşte bu sâbit kaideye binâen deriz: Madem fünûnun ittifâkıyla ve ulûmun şehâdetiyle, hilkat şeceresinin en mükemmel meyvesi insandır. Ve mahlûkāt içinde en ehemmiyetlisi insandır. Ve mevcûdât içinde en kıymetdarı yine insandır. Ve insanın bir ferdi, sâir hayvanların bir nev‘i hükmündedir. Elbette kat‘î bir hads ile hükmedilir ki, haşir ve neşr-i ekberde beşerin herbir ferdi aynıyla, cismiyle, ismiyle, resmiyle iâde edilecektir.

Комментарии

Информация по комментариям в разработке