NALINCI MEHMET MİMİ DEDE - NALINCI BABA ( Allah Dostları )

Описание к видео NALINCI MEHMET MİMİ DEDE - NALINCI BABA ( Allah Dostları )

Videomuza yapmış olduğu katkıdan dolayı ERCAN DİKMEN'e ve FATİH ÖZCAN a teşekkür ederim.
İstanbul Unkapanı Cibali Mahallesi, Üsküplü Cd. adresinde.
Nalıncı Baba’nın asıl adı, Muhammed Mimi Efendi’dir, Bergamalı olduğu bilinir. Unkapanı Araplar Camii karşısında bir dükkanda nalıncılık yapar. Ölümünden sonra da bu dükkan, nalıncılık işinden başka bir iş kullanılamaz. O tarihlerde Unkapanı’nda büyük bir yangın çıkar. Binalar ahşap olduğundan toptan yanar. Ama Nalıncı Baba’nın dükkanı tahtadan yapılmış olduğu halde, ortada sapasağlam kalmış, herkesi şaşkına çevirmişti. Üstelik yangın sırasında Nalıncı Baba dükkanda çalışmaktaydı. “Her taraf yanıyor, kaç da canını kurtar!” dediklerinde: “Burası, benim dedemin dükkanıdır. Beraber yanarım, yine çıkmam“, diyerek ateş içinde kalır. Gerçekten yangın biter ama bu dükkan yanmaz. Nalıncı mimi babanın bilinen en meşhur kıssası PADİŞAHIN İŞİ NE.. diye anlatılan kıssasıdır.
Nalıncı Baba, öldüğü gece Sultan III. Murad‘ın rüyasına girer ve şöyle seslenir. Cenaze namazımı Fatih Camii’nde kılmaya hazırlan. Beni evimde toprağa ver. Üzerime bir türbe, yanıma bir tekke ve bir çeşme yaptır. Dünyadan elli sene su içtim.”
Sultan III. Murad Han rüyayı gördüğü günün sabahı, bir anlam veremediği bu rüya dolayısıyla tuhaf bir hal içindedir. Vezir- i azam Siyavuş Paşa padişahın bu halini görünce merak eder ve sorar:
- “Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var?”
Padişah:
- “Akşam garip bir rüya gördüm.” der.
Vezir:
- “Hayırdır inşaallah efendim!?”
Sultan Murad Han:
- “Hayır mı, şerr mi öğreneceğiz inşaallah!. ”
Tebdil-i kıyafet ederek iki molla kılığında çıkarlar yola. Sultan Murad hala gördüğü rüyanın etkisindedir. Seri, kararlı adımlarla Beyazıt’a çıkar, döner Vefa’ya, Zeyrek’ten aşağıya inip Unkapanı civarında durur. Etrafına bakınır.İşte tam o sırada yerde yatan bir ceset gözlerine takılır. Tebdil-i kıyafet içindeki Padişah çaktırmadan oradakilere sorar:
- “Biliyor musunuz, aslında iyi sanatkardı. Nalının (ayakkabının) hasını yapardı. Ancak kazandıklarını içkiye, fuhşa harcardı. Hem şişe şişe şarap taşırdı evine… Hem de nerde namlı, mimli kadın varsa takardı peşine ve evine götürürdü.”
Padişah:
- “Mollalığa devam edeceğiz. Cenazeyi kaldırmalıyız.” der.
Vezir şaşkınlık içinde:
- “Aman efendim, nasıl kaldırırız?” diye sorar.
Padişah:
“Basbayağı kaldırırız işte!” diye çıkışır.
Vezir bunun çok zor olacağı konusunda Sultan Murad’ı ikna etmeye çalışır:
- “Yapmayın, etmeyin Sultanım, bunun yıkanması, paklanması var. Kefenlenmesi, gömülmesi falan…”
- “Fatih Camii’nde kılacağız namazını” der.
Böylece meçhul ayakkabıcıyı kefenler, tabutlar, musalla taşına yatırırlar, namazını kılarlar. Sıra gelir defin işlemine… Vezir sorar:
“Sultanım, nereye defnedeceğiz?”
Padişah:
“Evinin bahçesine.. Sen bir koşu gidip adresini araştır, öğren gel” der…
Vezir sorar soruşturur ve evin adresi öğrenilir. Cenazeyi yüklenip giderler. Eskimiş küçük bir ahşap evin kapısını çalarlar. Kapıyı yaşlı bir kadın açar. Kadına kocasının öldüğünü alıştırarak haber verirler. Kadın sanki bu vefatı bekler gibidir. Ama yine de gözyaşlarını tutamaz.
Neden sonra Padişaha:
“Hakkını helal et evladım. Belli ki çok yorulmuşsun.” der.
Padişah:
- “Bana biraz rahmetliden söz eder misiniz?” der.
Yaşlı kadın tabii dercesine hüzünle sallar başını ve anlatmaya başlar:
- “Evladım, rahmetli bizim efendi bir alemdi, vesselam… Akşamlara kadar ayakkabı yapardı. Ama birinin elinde şarap şişesi görmesin; elindekini avucundakini verir satın alırdı. Sonra getirip helaya dökerdi.”
- “Niye?” diye sorar Padişah…
Yaşlı kadın:
- “Müslümanlar içmesin diye. . . ”
Padişah şaşkınlık içinde:
- “Hayret!!..” der.
Yaşlı kadın devam eder.
- “A oğul bu da bir şey mi? Başka tuhaf şeyler de yapardı.”
Padişah merakla:
- “Ne gibi?” diye sorar.
Yaşlı kadın:
- “Nerede malum kadınlardan bulsa, hemen ücretlerini öder, eve getirirdi. ‘Ben sizin zamanınızı satın aldım mı? Aldım. Öyleyse şimdi dinlemeniz gerek….” deyip, bana da onlara dinimizin gereklerini anlatmamı tembih eder ve evden çekip giderdi. Sabaha kadar o kadınlara dinimizin vecibelerini anlatırdım”
Yaşlı kadın:
Zaten namazı da mahalleliyle kılmaz, uzak mescidlere giderdi. ‘Öyle bir imamın arkasında durmalı, ki Tekbir alırken Kabe’yi görmeli’ derdi…”
Sultan Murad Han rüyasının hikmetini yavaş yavaş anlamaya başlamıştır.
- “Hatta bir gün ona; ‘Bana bakasın efendi! Sen böyle yapıyorsun, ama dedikodular aldı başını gidiyor. Komşular kötü belleyecek seni, inan cenazen kalacak ortada’ demiştim”… O da ‘merak etme hanım, kimseye zahmet vermeyiz. Mezarımı bahçeye kazdım, oraya defnedersiniz’ demişti.
Ben de ona; ‘ İyi de seni kim yıkasın, namazını kim kılsın, kim kaldırıp gömsün?” dedim”
Padişah konuşmanın burasında çok heyecanlanır ve sorar:
- “Peki o ne dedi?”
Yaşlı kadın:
- “A oğul, dedim ya bizim bey bir tuhaftı. Önce uzun uzun güldü, sonra da dedi ki; ‘Allah büyüktür hatun, padişahın işi ne?.

Комментарии

Информация по комментариям в разработке