Esansiyel Aminoasitlerini nereden alıyorsun

Описание к видео Esansiyel Aminoasitlerini nereden alıyorsun

Bugün de yine veganlara çok sık sorulan “peki ya esansiyel aminoasitleri nereden alıyorsun?” sorusuna cevap vereceğiz. Esansiyel aminoasitler vücudumuzda sentezleyemediğimiz ve dışarıdan almak zorunda olduğumuz protein yapıtaşlarıdır. Nedense bu dışarıdan almak gerekliliği sanki bu aminoasitler yalnızca ette varmış gibi bir izlenim yaratıyor. Ancak tıpkı bizim gibi hayvanlar da esansiyel aminoasit sentezi yapamazlar ve esansiyel aminoasitlerini bitkilerden alırlar. Zaten işin komik tarafı esansiyel aminoasitleri sentezleyebilen canlılar yalnızca bitkiler ve bazı bakterilerdir. Bitkiler güneş enerjisi ile birlikte topraktaki nitrojeni işleyerek esansiyel aminoasit sentezi yaparlar. Yani endüstri tarafından dayatılmış olan bitkilerden esansiyel aminoasitleri alamazsınız algısı tamamen yanlıştır. Öyle ki yalnızca brokoli de bile tüm esansiyel aminoasitler mevcuttur. “protein ihtiyacı, protein eksikliği” gibi basmakalıp laflar insanları protein konusunda takıntılı yapmıştır. Bunun arkasında ise tabi ki büyük şirketler var. 1950 lerde birleşmiş milletler protein açığının global bir sorun olduğunu söylediğinde bu tabi ki Amerika için bir fırsattı ve işlenmiş süt ürünlerinin geriye kalan çöp kısmını atmak yerine işleyip diğer ülkelere gönderebileceklerdi (the history of enthusiasm for protein). Türkiyeye de o dönemde gönderdiler. Böylelikle komunizme karşı en büyük silahımız süt tozu, dolayısıyla protein oldu. 2007’de girdiğim tıp fakültesinde ise bizlere afrikadaki çocukların karınlarında şişmeyle seyreden kwashiorkor denilen hastalığın protein eksikliğinden olduğunu öğrettiler. Halbuki Bugün biliyoruz ki bu hastalığın protein eksikliği ile ilgisi yok. Bir diğer genel kabulümüz ise Hepimizin kaslanmak için hayvansal proteine ihtiyacımız olduğu düşüncesidir. Ancak DNA’mızın %98’inin aynı olduğu güç timsali gorillerin proteinlerini nereden aldığını merak etmeyiz. Tabi ki Bitkilerden alıyorlar. İnsanların kafasında oluşmuş olan protein, protein, protein algısı o kadar yer etmiş ki, günlük ihtiyaçlarının yarısını dahi alamadıkları lif miktarlarından haberleri yok. Tek derdimiz protein. Peki gerçekten ne kadar proteine ihtiyacımız var? Bu sorunun cevabını insanlar için en mükemmel besine bakarak yanıtlayabiliriz? Ki bu da tabi ki anne sütü. Hayatımız boyunca en fazla büyüme oranına sahip olduğumuz bebeklik döneminde çok düşük protein oranına sahip olmasına rağmen anne sütü boyumuzu iki katına çıkarmaya yetiyor. Öyle ki litresinde yalnızca 1 gram protein var. Tüm memeliler arasında en düşük protein miktarı insan anne sütündedir. Bu kadar kısa sürede bu kadar hızlı büyümeyi çok düşük protein miktarı ile sağlayabiliyoruz. Aslında düşük demek doğru olmuyor çünkü ihtiyacımız olan ve bizim için mükemmel miktar zaten bu. Fazla miktarda alınan protein böbrek, karaciğer ve hastalıklarına ve kansere yol açabilir. Hayvansal ürünlerden aldığınız fazla miktarda kolin barsaklarınızda TMAO’ya dönüşerek barsak kanserine ve ateroskleroza açabilir. Lütfen artık protein konusunu bir kenara bırakın ve nasıl daha fazla protein yerim yerine nasıl daha fazla sebze meyve tüketirim onun hesabını yapın. Böylelikle yeterli miktarda protein almış olacaksınız.



Blog: https://oguzcankinikoglu.com
Twitter:   / ogocan  
Instagram:   / o.kinikoglu  

Комментарии

Информация по комментариям в разработке