Serdar Tuncer /Biri Bir Gün 6 / Zehra Grup Katkılarıyla

Описание к видео Serdar Tuncer /Biri Bir Gün 6 / Zehra Grup Katkılarıyla

Zehra Grup resmi hesaplar:
instagram.com/zehragrup
facebook.com/zehragrup
zehragrup.com
İletişim : 0252 616 68 99
Whatsapp destek hattımız: 0539 465 38 88


Serdar Tuncer ile "Biri Bir Gün" kendine has tarzıyla kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde Serdar Tuncer Allah'la aldanan aldanmaz hikayesini anlatıyor.

Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Allah'la aldanan aldanmaz hikayesini anlatıyor.

Serdar Tuncer'in Biri Bir Gün'de anlattığı hikaye;

Eski zamanlarda Bağdat'ta kendi halinde fakir, salih bir dokumacı yaşardı. Kurban bayramının birkaç hafta öncesiydi. Şehrin ileri gelenleri hac için hazırlık yapmaktaydılar. Onların bu tatlı telaşını gören fakir dokumacının içine bir ateştir düşüverdi. Hacca gitmek istiyordu ama ne parası vardı, ne yol azığı. Gönlünü yakıp kavuran bir sevda... Bütün sermayesi buncağızdan ibaretti.

Hani bir dem gelir, kulda kendi benliğinden eser kalmaz, içinden biri seslenir ya ötelere. Geri dönmez o anda dilekler, uzaklar yakın olur, imkansız diye bir şey kalmaz ya... İşte öyle bir vakitte hacca niyetlendi dokumacı. Gecenin bir yarısı gözyaşları içinde açtı ellerini:

- Ya Rabbi, nasip et ben de geleyim. Kullarının malı-mülkü var, benim senden gayrı kimsem yok. Sana sığındım, sana dayandım. Sen de beni nimetlendirip bana ihsan eyle...

Sabah olunca yol için hazırlıklarını yaptı, yenice yola çıkmış olan hac kafilesinin ardına düştü. Yaklaşıp selam verdi yolculara. Onu görünce şaşırdılar. İçlerinden bir hoca yanına gelip, perişan haline bakarak:

- Ne o komşu, sende mi hacca gidiyorsun, dedi dudak bükerek.
Sevinç içindeydi dokumacı. Bayram sabahına uyanmış çocuklar kadar mutluydu.

- İnşallah hocam, dedi; Beytullah'ı tavaf etmeye, Ravza'ya yüz sürmeye gidiyorum. Rabbim nasip ederse...

Bu sözler üzerine arkadaşlarına bakıp güldü hoca. Niyeti dokumacıyla eğlenmekti:

- Komşu, Allah mübarek etsin, ama bakıyorum da ne bineğin var, ne yol azığın. Bari cebinde birkaç bin akçen var mı?

Bayramın ne olduğunu bile bilmeyen çocuklar kadar saftı dokumacı:

- Allah bana yeter, beni yedirir. Bütün alem onun elinden rızıklanmıyor mu?

Kafiledekiler gülüştüler, hoca arkadaşlarının yanına döndü.

Nihayet uzun ve zorlu bir yolculuktan sonra mübarek topraklara ayak bastılar. Tavaflarını yaptılar, Arafat'ta vakfeye durdular, hac görevini bitirip, gerisin geri memleketlerine doğru yola koyuldular. Hac boyunca dokumacı ve kafiledekiler birbirlerini görmemişlerdi.

Dokumacı kafileye yetiştiğinde, onu ilk hoca fark etti. Arkadaşlarını eğlendirmek maksadıyla yanına yaklaşıp;

- Komşu, dedi, haccını ifa ettin mi sen de? Bizimki aynı safiyetle cevap verdi:

- Şükürler olsun hocam, günahıma isyanıma bakmadı Rabbim. Fakir kuluna da nasip etti hacı olmayı.

- Hacı oldum diyorsun ama, hüccetini aldın mı bari, berat verdiler mi sana da?

- Yoo, berat ne ola ki? Nasıl verirler?

- Amma yaptın be komşu! Kim Beytullah'a yüz sürerse ona bir berat verirler. Cehennemden azat olduğunun nişanesidir o. Yoksa sen bunu hiç duymadın mı?

Bak, işte bizim beratımız...

Hocanın cümlesi yarım kalmıştı. Dokumacı birden feryat ederek Mekke'ye geri koşmaya başladı. Ne hüccetten haberi vardı, ne berat almıştı. Koşuyor, ağlıyor, inliyordu.

Nihayet Mescid-i Haram'in kapısından içeri girdiğinde perişan haldeydi. Kabe'nin kapısına varıp yapıştı, eşiğe yüzünü sürüp yalvarmaya başladı:

Devamı videoda...(Kanal Açıklaması)

Комментарии

Информация по комментариям в разработке