SEMUD KAVMİ VE SALİH PEYGAMBER
Bundan binlerce yıl önce, Medine ile Şam arasında Hicr denilen bir yer vardı. Orada Semûd isimli bir kavim yaşardı.
Semûd, Hazret-i Nûh’un oğlu Sâm’ın neslindendi. Âd kavmine mensuptu. Hazret-i Hûd ile birlikte, İrem’den ayrılmış, Hicr’e yerleşmişti. Burada çoğalan Semûd’un torunları önce bir kabile, daha sonra da büyük bir kavim olmuşlardı.
Hicr şehri, geniş ve bereketli bahçeler, yemyeşil tarlalar, uçsuz bucaksız arazilerle kaplıydı. Semûd halkı, orada köşkler, saraylar yapmışlar, kayaları oyup yıkılmaz ve çökmez evler kurmuşlardı. Allah, Âd kavmi gibi onlara da güç, kuvvet ve zenginlik vermişti.
DEVE MUCİZESİ
Artık deve Semûd kavmi arasında yaşıyordu. Kuyunun suyunu bir gün o içiyor, bir gün de halk içiyordu. Deve suyu içtikten sonra kuyunun başında duruyor, mü’minler gelip sütünü sağıyorlardı. Bu sütü hem içiyorlar, hem de sütten mamul çeşitli yiyecekler yapıyorlardı.
Mü’minlerin bu hayvanı görünce imanları artar, onu sever okşarlardı. Puta tapan müşriklerin ise, kin ve öfkeleri alevlenirdi.
Hazret-i Salih kavmine sık sık şu uyarıyı yapıyordu: “Bu deve Allah’ın yeryüzünde bir delilidir. Onu öldürmeye kalkışmayın. Bırakın Allah’ın toprağında dilediği gibi otlasın. Eğer ona en ufak bir kötülük yaparsanız, yüce Allah’ın azabına uğrarsınız...”
SEMÛD KAVMİNİ YOK EDEN KORKUNÇ SES
Semûd kavmi, devenin ölümüyle huzursuzluklarının son bulacağını sanmakla yanılmışlardı. Birden kendilerini daha büyük bir huzursuzluğun içinde bulmuşlardı. Hazret-i Salih’in sözleri herkesin kulaklarında çın çın ötüyordu.
O sırada deveyi öldüren dokuz kişilik katiller çetesi, yeniden biraraya gelmişti. Daha evvel konuştukları gibi bu sefer de Hazret-i Salih’i ve âilesini ortadan kaldırma eylemini bu sefer de plânlıyorlardı.
Cenâb-ı Hak onların hazırladıkları korkunç plânı Cebrâil vasıtası ile Hazret-i Salih’e bildirmiş, mü’minleri de alarak şehrin dışına çıkmasını emretmişti. Zaten gece yarısından sonra da, Semûd kavmi yerle bir edilecekti.
Hazret-i Salih’in Hicr şehrinden ayrıldığı günün gece yarısından sonra, Semûd kavmi ansızın korkunç ve dehşetli bir ses duydular. Bu ses öylesine müthişti ki, bütün müşriklerin kulakları sağır oldu. Korkudan ödleri patladı. Oldukları yerde diz üstü çöküp kaldılar. Semûd kavmini helâk eden bu ses, yüksek basıncıyla, onların kayalara oydukları evlerini de yıkmış, köşklerini ve saraylarını bile yerle bir etmişti.
Ertesi günü Hazret-i Salih Hicr kentine döndü. Görülen manzarayı ibretle seyretti. Yerle bir olan şehre bakarak konuştu:
– Ey kavmim, hayatım boyunca sizden hiçbir ücret istemedim. Sadece hakkı duyurdum. Sizler bu hale düşmeyesiniz diye size nice nice nasihatlerde bulundum. Ama siz dinlemediniz. Bu azabı hakettiniz, diyordu.
Bundan sonra Hazret-i Salih kendine inanmış olan mü’minleri de alarak Hicr şehrinden ayrıldı. Şam tarafına giderek orada bir kasabaya yerleşti.
“Bunun üzerine hemen onları (Semud kavmini), o sarsıntı yakaladı, yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.” (A'raf, 7/78)
“Doğrusu, onlar azap yağmuruna tutulmuş (Semud kavmine ait) beldeye de uğramışlardı. Onun halini görmediler mi? Aslında onlar tekrar diriltileceklerine ihtimal vermiyorlar.” (Furkan, 25/40)
“Semûd halkına gelince, biz onlara da doğru yolu gösterdik, fakat onlar körlüğü hidayete tercih ettiler. Derken işledikleri işler sebebiyle alçaltıcı bir azap yıldırımı onları alıverdi.” (Fussilet, 41/17)
Информация по комментариям в разработке