PİYANİST İLHAM GENCER - CUMHURİYETİN YÜZLERİ #1

Описание к видео PİYANİST İLHAM GENCER - CUMHURİYETİN YÜZLERİ #1

Cumhuriyetimizin 100. yılına özel hazırladığımız #CumhuriyetinYüzleri serimizin ilk bölümünde, dünyaca ünlü piyanistimiz İlham Gencer'in hikayesini kendisinden dinledik. Cumhuriyet değerleriyle büyüyen İlham Gencer, piyanist olma yolculuğunu tüm detaylarıyla anlattı. Hayatı boyunca aynı zamanda birçok sanatçıyı da ülkemize armağan eden İlham Gencer'in ilham dolu hayat hikayesi İBB TV ekranlarında sizlerle.

Yeni İBBTV videolarını kaçırmamak için linke tıklayarak abone olabilirsiniz: http://bit.ly/35xf1zw

Cumhuriyetin Yüzleri : https://l24.im/W7m4Ng

İlham Gencer Kimdir?

1925'te İstanbul'da doğdu.Annesi Fatma Nihal Türkaydın, babası İbrahim Ethem Cemil Gencer'dir. İlham Gencer müziğe ilk kez 1931 yılında henüz beş yaşındayken annesinden aldığı derslerle ve evlerindeki konsol piyanoyu çalarak başladığını, başkaca bir müzik eğitimi almadığını bu nedenle aslında bugün bile nota bilmediğini, doğaçlama çalıp söylediğini kendisiyle yapılan bir radyo röportajında söylemişti. İlk bestesi olan "İlham Vals"i de beş yaşındayken bestelemişti ve ilk konserini de yine beş yaşındayken Saray Sineması'nda vermişti. Gencer, 1938'de 16 yaşındayken Atatürk'ün cenazesinde çıkan kargaşada tören atlarının altında kaldığını, başından yaralanarak 3,5 ay Teşvikiye Sağlık Yurdu'nda yattığını söylemektedir.

1943'te "Beyoğlu Erkek Lisesi"nden mezun olan İlham Gencer, Halk Evleri'nde amatörce başladığı müzik yaşamına 1944 yılında Beyoğlu’nda profesyonel olarak devam etti. Dönemin ilk yerli caz grubunda piyanoda İlham Gencer, trompette Badi Kemal, klarnette Mehmet Akter, vokalde Türkan Pasiner yer alıyordu. Üç kişiden oluşan başka bir müzik grubunu da 1949 yılında oluşturdu. İstanbul Radyosu'nda 1949’dan 1963’e kadar program yaptı. Bu yıllarda şarkılar hep yabancı dillerde söyleniyordu. Televizyonun henüz ortalarda olmadığı o tarihlerde radyo çok önemliydi ve müzik dünyasına yön veriyordu. Radyoda ilk kez tanıttığı şarkıcılardan biri de o günlerde henüz ünlenmemiş olan Berkant'tı.

1950'li yılların başında Amerikalı şarkıcı Eartha Kitt'e "Kâtibim" şarkısını öğretti. Kitt 1953 yılında, içinde Türkçe sözcükler de geçen bu anonim şarkıyı caz tarzında ve eğlenceli İngilizce sözlerle seslendirdi. Diğer bir adı da "Üsküdar'a Gider İken" olan şarkı dünya çapında hit oldu (Şarkı Batı literatüründe "Uska Dara-A Turkish Tale" şeklinde yazılıyor).

1953’te kendisine ait ilk piyanosu olan bir "Steinway" konser piyanosunu, Koç ve Sabancılar'ın da katıldığı bir müzayededen tam otuz bin lira para vererek aldığını anlatmıştır. Gencer'e göre o tarihte bu paraya üç yalı satın alınabiliyordu.

1960 yılında İstanbul Şişli'de Site Sineması'nın da bulunduğu binada kendisine ait olan "Çatı Kulübü"nü açtı. "Türkiye’nin bir tür özel konservatuvarıydı" dediği bu kulüpte birçok şarkıcıyı müzik dünyasına o kazandırdı, bazı şarkıcıların da kendi üsluplarını ortaya çıkarmalarına fırsat tanıdı. Eski eşi Ayten Alpman'ı, Ajda Pekkan'ı, Cem Karaca'yı, Barış Manço'yu, Emel Sayın'ı, Metin Ersoy'u, Füsun Önal'ı ve Fikret Kızılok'u kendi kulübünde sahneye çıkardı. Bu dönemde misafir ettiği sanatçılar arasında Timur Selçuk, Erkut Taçkın, Yurdaer Doğulu, Cahit Oben, Cahit Berkay gibi müzisyenlerle Moğollar ve Silüetler gibi gruplar da yer alıyordu.Önceleri bu kulüpte caz ve pop tarzında söyleyen bu şarkıcılar sonraki yıllarda kendi bilinen tarzlarına döndüler.Burada çeşitli şarkıcılarla oluşturduğu gruba "Los Çatikos" adını vermişti. Verdiği bir röportajda, "Çatı Kulübü"nü yeniden açmak ve 50 yıl sonra hâlen hayatta olan sanatçılarla eskiden olduğu gibi program yapmak gibi bir projesi olduğunu söylemiştir.

Gencer, 1961 yılında "Çatı Kulübü"nde Lübnan asıllı Fransız şarkıcı Bob Azzam'ın o yıl dünyada meşhur ettiği "C'est écrit dans le Ciel" adlı şarkıyı Fecri Ebcioğlu'nun yazdığı eğlenceli sözlerle Türkçe olarak seslendirdi. Bu parça Türkçe söylenmiş ilk pop şarkısıydı. O zamana kadar Türkiye'de pop şarkılar Türk şarkıcılar tarafından orijinal dillerinde yani İngilizce, İspanyolca, Fransızca ve İtalyanca söyleniyordu. Artık "Bak Bir Varmış Bir Yokmuş" adını alan bu şarkı ilk olarak 78 devirli taşplak formatında, daha sonra da 45'lik vinil plak olarak yayınlandıktan sonra ülke çapında büyük bir ilgiyle karşılandı ve bu tür şarkıların devamı çığ gibi geldi. Takip eden yıllarda yüzlerce yabancı şarkıya daha Türkçe sözler yazıldı, Türk ve Avrupalı şarkıcılar tarafından plaklar yapıldı. Özetle, "Bak Bir Varmış Bir Yokmuş" Türkiye'de on yıl kadar sürecek olan "aranjman" müzik akımını başlatan şarkı olarak Türk pop tarihine geçmiş oldu.

Ayrıca İBBTV’yi diğer mecralarda da takip etmek için:
Makaleler, programlar ve canlı yayın:
http://ibb.tv/
En güncel içerikler:
twitter:  / ibbtvcanli  
Facebook:   / ibbtvcanli  
Instagram:   / ibb__tv  

◉ Haberlerimiz için: http://bit.ly/33kMWKb
◉ Söyleşilerimiz için: http://bit.ly/2roxsro
◉ Kültür İstanbul etkinlikleri: http://bit.ly/35KMxTd
◉ Canlı yayınlarımız için: http://bit.ly/33ikxog

Комментарии

Информация по комментариям в разработке