(55) 24.Söz/2, Sh 126 | 2.Dal/1 | Çok esrârın anahtarlarını tazammun eden iki sırrı beyân eder

Описание к видео (55) 24.Söz/2, Sh 126 | 2.Dal/1 | Çok esrârın anahtarlarını tazammun eden iki sırrı beyân eder

İkinci Dal: Çok esrârın anahtarlarını tazammun eden iki sırrı beyân eder. Birinci Sır: Evliyâ ne için usûl-ü îmâniyede ittifâk ettikleri halde, meşhûdâtlarında, keşfiyâtlarında çok tehâlüf ediyorlar? Şuhûd derecesinde olan keşifleri, bazen hilâf-ı vâki‘ ve muhâlif-i hak çıkıyor? Hem ne için ehl-i fikir ve nazar, her biri kat‘î burhân ile hak telakkî ettikleri efkârlarında, birbirine mütenâkız bir sûrette hakîkati görüyorlar ve gösteriyorlar? Bir hakîkat ne için çok renklere giriyor? İkinci Sır: Enbiyâ-yı sâlifene için haşr-i cismânî gibi bir kısım erkân-ı îmâniyeyi bir derece mücmel bırakmışlar? Kur’ân gibi tafsîlât vermemişler? Sonra ümmetlerinden, ileride o mücmel olan erkânı inkâra kadar gitmişler? Hem ne için hakîkî ârif olan evliyânın bir kısmı yalnız tevhîdde ileri gitmişler? Hatta derece-i hakkalyakîne kadar gittikleri halde, bir kısım erkân-ı îmâniye onların meşreblerinde pek az ve mücmel bir sûrette görünüyor. Hatta onun içindir ki, onlara tebeiyet edenler, ileride o erkân-ı îmâniyeye lâzım olan ehemmiyeti vermemişler. Hatta bazıları sapmışlar. Madem bütün erkân-ı îmâniyenin inkişâfıyla hakîkî kemâl bulunur. Ne için ehl-i hakîkat, bazısında çok ileri ve bir kısmında çok geri kalmışlar? Halbuki bütün esmânın mertebe-i a‘zamlarının mazharı ve bütün enbiyânın serveri olan Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ve bütün kütüb-ü mukaddesenin reis-i enveri olan Kur’ân-ı Hakîm, bütün erkân-ı îmâniyeyi vâzıh bir sûrette, pek ciddî bir ifadede ve kasdî bir tarzda tafsîl etmişlerdir.

Evet, çünkü hakîkatte hakîkî kemâl-i etemm öyledir. İşte şu esrârın hikmeti şudur ki, insan, çendân bütün esmâya mazhar ve bütün kemâlâta müsteiddir. Lâkin iktidarı cüz’î, ihtiyârı cüz’î, isti‘dâdı muhtelif, arzuları mütefâvit olduğu halde, binler perdeler, berzahlar içinde hakîkati taharrî eder. Onun için hakîkatin keşfinde ve hakkın şuhûdunda berzahlar ortaya düşüyor. Bazılar berzahtan geçemiyorlar. Kābiliyetler başka başka oluyor. Bazıların kābiliyeti, bazı erkân-ı îmâniyenin inkişâfına menşe’ olamıyor. Hem esmânın cilvelerinin renkleri, mazhara göre tenevvü‘ ediyor, ayrı ayrı oluyor. Bazı mazhar olan zât, bir ismin tam cilvesine medâr olamıyor. Hem külliyet ve cüz’iyet; ve zılliyet ve asliyet i‘tibâriyle, cilve-i esmâ, başka başka sûret alıyor. Bazı isti‘dâd cüz’iyetten geçemiyor. Ve gölgeden çıkamıyor. Ve isti‘dâda göre bazen bir isim gālib oluyor. Yalnız kendi hükmünü icrâ ediyor. O isti‘dâdda onun hükmü hükümrân oluyor.

Комментарии

Информация по комментариям в разработке