ey hakk’ı bilmeğe talep edenler,
yüzün' hakk yoluna türab edenler;
sevenler can u dilden mustafa’yı,
koyanlar sıdk ile küfr ü hatayı;
muhibb olan haline evliyanın,
bilenler aslını, fer’ini canın;
vücud-ı sebatını helak edenler,
canın gaflet pasından pak edenler;
olanlar her nefes hakk ile vuslat,
bulanlar bu denizde dürr-i vahdet;
erişip bu denizde gark olanlar,
özün’ bilip kamudan fark olanlar;
vücut içinde özün’ can bilenler,
özüyle cümleyi yeksan bilenler;
hakikat, cümle aleme hakk diyenler,
işitip hakk sözün’, sıddık diyenler;
görüben hakkı her yerde bilenler,
hakk ile vuslat olup hakk olanlar;
bu yolda sıdkını şem eyleyenler,
özünü devşirip cem eyleyenler;
bu sözlerden nedir benim muradım?
bu dem insan, ezel’ ne idi adım?
bu söyleyen vücud mudur, benem mi?
gör ahi bir tened mi ya canem mi?
neye geldim nedir bunda muradım?
ne sebeptir ki insan oldu adım?
gök ehli bana niçin secde kıldı?
o bir kimse niçin şeyatin oldu?
nedir evvel demek, ahir demek ne?
ayan olan ne imiş, sır demek ne?
murat ne tanrı-peyamber demekten?
bu sebep yok demekten, var demekten?
bari yakın-ırak, küfr ü iman ne?
ne hikmettir, ne imiş, genc ü viran ne?
ne haberdir nebiler’ söylediği?
ne sırdır halka ayan eylediği?
nedir maksat bari ilm ü kitaptan?
sebep nedir, ne açılır bu baptan?
ahir ne olur bu sözlerin aslı?
neymiş yol, nedir yolun delili?
hakikati nedir cümle alemin?
nedir sır olan gönlünde ademin?
kıyasta, yani o ayan değil mi?
hemen odur, dahi kim var, değil mi?
zahir ü batın hemen odur ademde;
ademde, cümle eşyada, alemde.
hemen odur, dahi gayrı vücut yok;
o bir gün’dür ki yüzünde bulut yok.
zahir onun vücududur, batın o;
hemen odur, özüne gel, emin ol.
özünü hakka vuslat bil, ayırma.
er isen dahi birlik dur, kayırma.
eğer talip isen bilmeye hakkı;
özüne gel hemen ilmini oku.
özün’ bil ki hakk’ı bilmiş olasın;
bi-külli maksadı bulmuş olasın.
özünü kurtarmış olasın hayalden;
haberdar ola canın külli halden.
şöyleki can gibi aziz olasın;
gide kalbın, safi-temiz olasın.
dahi kalmaya gümanın özüne;
sücud eyleyesin sen özüne.
o menzile erişecek seferin;
nur idi, dahin nur ola nazarın.
o demde göresin bu cümle pergel;
dem ü saat, gece-gündüz, meh ü sal.
bu hayaller ki görünür alemde,
o sıfatlar ki söylendi kelamda.
yol u menzil, yakın-ırak demeklik;
hall’ ü müşkül ya hak-batıl demeklik;
veli, nebi, tarik, peygamber ü cibril;
yalan-gerçek demek, noksan u kamil;
cihan içinde gördüğün hayaller,
hayal içindeki muamma haller;
hemen bir noktadır, bir harf-i elif;
hakikat şöyle ki can gibi latif.
dahi bundan latiftir ki derem ben;
erebilmen, nice nişan verem ben.
beri gel ey talip, bu sözü dinle;
haberdar ol, ne demektir ki anla:
dahi kasdına bak sen bu kelamın,
ta ki elif olasın sen içinde o lam’ın.
bu sözden öz haline bir nazar kıl;
öğünü devşir, bu alemden sefer kıl.
özüne gel, ko bu yanlış hayali;
eğer bulmak dilersen zül celal’i.
hemen sen kend’ özüne ikrar eyle;
özün’ sen özüne, özün’ yar eyle.
bu haberdir hemen aslı-ı kelamın;
hakikati, varı cümle alemin.
hakkı bilmek budur, özün’ bilesin;
hemen müşkül özün’ sen hal kılasın.
ey talip, haber anla bu haberden;
ta ıssın ola kaldığın pazardan.
eğer söz anlar isen yol göründü;
açıldı perde, sağ u sol göründü.
hal içinde dahi kalmadı müşkül;
erişti hadde yol, bulundu menzil.
hemen cümle alem bir vücut oldu;
vücut içinde allah mevcut oldu.
dil-güşa, kaygusuz abdal, abdurrahman güzel, diyanet vakfı yayınları, sayfa 123-127
yayıncı bulamadığım kitabım zendeka'da, kayagusuz'u konuştururken, onun kendi eserlerinden faydalandım. digüşa, düzyazı ağırlıklı ama içinde şiir formunda bölümler de barındıran bir eser.
'yunus emre divanı'nda geçen birçok mecazı eserlerinde açmış kaygusuz; "yokluk yolu"nun, "aşk mezhebi"nin ya da kalenderiliğin felsefesini anlatmış ancak böyle bir imkana sahip olmamıza rağmen açıp okumuyoruz.
istiyoruz ki bir okula, dergaha gidip öğrenelim. hakikate bakarsak, "dergah" kişinin kendi vücududur; "cem" de kişinin kendini cem eylemesidir. yollar, tarikatler nedense bir türlü hakikate vardıramıyorlar öğrencilerini. okuyucusunu(talibini) hakikate adım attırmak istiyor kaygusuz, tıpkı ustası yunus gibi: "bende baktım, bende buldum, benimle bir olanı; bir siz dahi sizde görün, ben bende gördüm ahi(şimdi)"
"erenler bir denizdir, aşık gerek dalası; bahri(dalgıç) gerek denizden girip cevher alası"
kaygusuz'un denizinden bir damla. kayıt için üzgünüm. müzikten, sanattan pek anlamıyorum. elimden gelen bu kadar, kusura bakmayın. "ar namustan habersizim, çalarım sazım vallahi" :D
Информация по комментариям в разработке