Kaybedenler Kulübü - 25 şubat 2012

Описание к видео Kaybedenler Kulübü - 25 şubat 2012

Sinan: Hayatının boktan bir dönemi olduğu söylemiştin radyoya başladığında?

Kaan Çaydamlı: Hayır benim başlamam şöyle oldu. Ayrılmıştım… Kötü bir evliliğim vardı. Çok âşık olarak evlenmiştim ama çok gençtik, kâbusa dönüştü… Ve ayrıldık. O yalnızlık döneminde bir şey yapmak dürtüsü ağır bastı. Mühendisliğe, işe kaçmaktansa… Çünkü öyle bir hayatım vardı, aslında erken evlenip bir anlamda hayatımı durdurmuştum. Dolayısıyla, 27 yaşında boşandığımda, 18 yaşında yapmayı düşlediğim şeyleri yapmaya başladım.
Sinan: Ne gibi şeyler?

Kaan Çaydamlı: İşte bir sürü bir şey… Şimdi eşim okur diye çok açık konuşamıyorum (Kahkahalar)

Sinan: Yok ben biraz zorlayacağım doğal olarak. Program o duygusal sıkıntılı dönemden çıkış yapmanı sağladı mı?

Kaan Çaydamlı: Ya bende biraz eblehlik var. Gerçekten! Ben bazı şeyleri algılamayan bir adamım. Nasıl oluyorsa artık, programın bu kadar çok dinlendiğini algılamamam gibi, kadınlarla ilgili bir sürü şeyi de algılamıyorum. Bir algı problemim var. İnsanlar bir takım işaretler gönderiyor belki ama… Bilmiyorum…

Mehmet Öztekin: Ya evde, salonda oturup televizyona bakarken senin aniden “oğlum bizim bu programı dinliyorlar galiba lan?” dediğini ben çok iyi hatırlıyorum… Sonra Esquier’in, televizyonların abanması falan…

Kaan Çaydamlı: Evet biz röportaj vermeyi, fotoğraf vermeyi hep reddettik. Bilinçli bir şey değildi ama… Bir gün bir sabah programına çağırdılar. Bir gazeteye haber olmuştuk çünkü… Aşkla ilgili ağır bir şey söylemiştim. Çok popüler bir kanaldı. “E tamam, gelelim de kim var?” dedik. İşte, dönemin pop ikonlarından iki tanesi, bir tane medyum, bir de biz olacakmışız! O dönemde adeta bir saldırı oldu bize… Bizi malzeme yapmak istediler, Çünkü çok uygunduk televizyona. Buna benzer bir şeyler söylersek rating almayı umuyorlardı.

Mehmet Öztekin: Hülya Avşar çağırmıştı falan…
Kaan Çaydamlı: Hepsi çağırdılar aşağı yukarı, hiç birine gitmedik… Ha, bir tek Siyaset Meydanı’na gittik, orada da konuşturmadılar bizi zaten… (kahkahalar) Ama mesela orada da bir başka şey vardı yani… Bütün bu medya adamları orada! Hepsi birbiriyle tanışıyor! Mete’yle biz ikimiz böyle çük gibi duruyoruz… Kim bunlar lan? Ne oluyor? Nasıl ya, hepsi tanışıyor mu gerçekten? diye bakıyoruz birbirimize. Ama ara olduğunda bütün öğrenci tribünü inip bizim yanımıza geldi. O zaman iyi hissettik kendimizi. Bu kadar kopuktuk aslında. İşte bu kadar uzak durmayı başardık. Bu popüler zırvalığın içinde kullanılmadık. Çok mu bilinçliydik, çok mu hesaplıydı? Hayır ama, çok sezgiseldi öyle söyleyeyim… Her şey sezgiseldi aslında…

“iyi bir terkip çıktı ortaya. bizim dünyamızın içinden biriyle, bizim dünyamıza dışarıdan bakabilen birinin terkibi…”

Sinan: Pekiii! Programın “etinden sütünden” faydalanmaya başladığınızda ne oldu?

Kaan Çaydamlı: Biz bundan hiçbir zaman faydalanmadık! Reddettik! Ara sıra da olsa program için bize para verdiklerinde, başlarda “program masrafı” olarak içki harcamasına gidiyordu. Ama sonra sağolsunlar, içemeyeceğimiz kadar çok içki ve sigara gelmeye başlayınca o masraf ta kalktı… Her gün kurye geliyordu, çok Jack Daniels içtik yani… (Gülüşmeler) Bir tek onu istedik ve bir dönem aldık onu bak… Bir keresinde programın ortasına reklam girdiler. Dur yahu? Senaryodakiyle de karıştırıyor olabilirim bak! Ama araba reklamıydı galiba? Biz de “ulan arabaya mı binilir a.q! motora binmek varken” demiştik…

Mehmet Öztekin: Hayır, hayır! Sen Pepsi reklamı yapmıştın!

Kaan Çaydamlı: Pepsi’ye laf sokmuştuk…

Mehmet Öztekin: “Coca Cola varken Pepsi mi içilir?” demiştin! (Kahkahalar)

Kaan Çaydamlı: Coca Cola’cıydık o zaman. Dolayısıyla bizim programın içine reklam giremez oldular. Ama enteresan bir şey, anladığım kadarıyla bizi dinleyen çok reklamcı olması hasebiyle ortaya çıktı bu… Reklamlar hep bizim programın önünde ve arkasında oldu. Araya girmedi reklamlar. Bilmiyorum yani, radyo tarihinde var mıdır böyle bir şey? Gecenin saat ikisinde Pepsi reklamı niye girsin ki? Biz bittikten sonra giriyordu! Hiç eyvallahımız olmadı bu konuda. Sponsor olmak isteyenler oldu. Mesela biz Jack Daniels içiyorduk, rakip marka “bizimkini için” diye geldi, içmeyiz dedik. E içemezdik, çünkü hakikaten Jack Daniels içiyorduk! Yani bu kadar naif aslında her şey…

Комментарии

Информация по комментариям в разработке