Sultan Abdulaziz ve Fransa Kraliçesi'nin Yasak Aşkı

Takvimler 13 Ekim 1869 yılını gösteriyordu.
Boğaz’ın Anadolu yakasında, beyaz bir kuğu gibi süzülen Beylerbeyi Sarayı’nda, uzun zamandan sonra ilk defa hummalı bir hazırlık yapılıyordu. Herkes telaş içinde oradan oraya koşturuyor; Fransa İmparatoru 3. Napolyon’un eşi İmparatoriçe Eugenie’yi (ÖJENİ) en iyi şekilde ağırlamak için var gücüyle çalışıyordu.
Altından sofra takımları ortaya çıkarılmış, İmparatoriçenin kalacağı odaya tüller, yatak örtüleri ve 21 âdet terlik alınmıştı. Sultan Abdülaziz, hiçbir masraftan kaçınmamıştı. Bir aksilik çıkmaması için büyük bir özen gösteriyordu.
İmparatoriçe’nin gelişi hem Sultan’ı oldukça şaşırtmış hem de içini tarifsiz bir mutlulukla doldurmuştu. Oysaki İmparatoriçe ve Sultan Abdülaziz’in ilk görüşmesi değildi.
Sultan’ın müziğe ve resme ilgisini bilen 3. Napolyon, onu uluslararası sanayi sergisinin açılışı için Fransa’ya davet etmişti. Bunu duyan Kraliçe Viktorya da kendisini Londra’da ağırlamak istiyordu.
Bunu bir fırsat bilen Abdülaziz, önce Fransa’ya daha sonra Londra’ya gitmeye karar verdi. Fransa ve İngiltere ziyaretinden sonra ise; Belçika, Prusya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nu da ziyaret edecekti. Bu nedenle 46 günlük bir yurt dışı seyahati planladı.
Ancak bir sorun vardı…
İlk kez bir Osmanlı Sultanı, Avrupa’ya savaş için değil, gezmek için ayak basacaktı. 1. Selim’den sonra Mısır’ı ziyaret eden ikinci padişahtı. Ancak Mısır, Osmanlı’nın toprağı olduğu için yurt dışı sayılmıyordu. Ama Avrupa’ya gitmek… İşte bu akıl alır gibi değildi.
Çünkü Avrupa toprağı demek, kâfirlerin toprağı demekti. Koskoca Osmanlı Halifesi’nin bu topraklara ayak basması mümkün değildi. Ancak bu bile Sultan’ı durdurmadı. Ayakkabısının içine gizli bir bölme yaptırdı. İçine de Osmanlı toprağı koydurdu. Böylece bastığı hiçbir yer Avrupa toprağı sayılmayacaktı.
Sultan Abdülaziz’in Paris’e hayranlığı aşikârdı. Ancak bir şehrin kendisini bu kadar etkileyeceği hiç aklına gelmemişti.
Her şey o andan sonra başladı...