Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin en son yayınlanan sohbeti… GENÇLERLE, YARINLAR ADINA..
Kanalımdaki videolarımı kaçırmamak için abone olmayı unutmayın!
https://www.youtube.com/channel/UCy8t...
M. Fethullah Gülen Hocaefendi, çoğunluğu lise ve üniversite öğrencilerinden oluşan gençlerin daveti üzerine onların “online” toplantılarına bir görüntülü mesajla katıldı. Bu mesajda şunları söyledi:
Evet, arkadaşlarımızla bazen böyle bir araya gelerek, genel insanî değerlerimizi gözden geçiriyor, bir kere daha durumumuzu kontrol ediyor, bir kere daha iç muhasebeye dalıyor, kendimizi sorguluyor ve bunlarla istikameti korumaya çalışıyoruz/çalışıyorduk. Ama bu belâ ve musibet (salgın) gelip ortalığı işgal ettikten sonra arkadaşlarımız ağır şartlar altında o aynı hizmeti, “online” devam ettirmeye çalışıyorlar.
Bir fikrimiz veya sözümüz varsa arkadaşlarımızın değerlendirmelerine emanet ederek onların her hayırlı faaliyetine katkıda bulunmamız lazım; kim bilir, belki biz de onların aralarında olduğumuz için kurtuluruz!..
Mutlaka o türlü şeylerin içinde bulunmak bizim de vazifemiz olmalı. “Liyakatimizden, o mevzuda denecek şeyleri ancak biz diyebiliriz!” mülahazası gibi şeytanî duygulardan uzak olarak, “Onca güzel insanların iştirak ettiği şeyde bizim de bir kaşık katkımız olsun!” mülahazası ile biz de aynı atmosferde, duygu ve düşünce itibariyle, “online” o hususlara iştirak etmeye çalışıyoruz, Allah’ın izni-inayetiyle. Zannediyorum “Benimle müttefiktir bu recâda cümle ihvânım!” Kardeşlerim de aynı şeyleri düşünürler, iddiadan uzaktırlar, gözleri çok büyük şeylerde değildir. Belki çok defa kendileriyle yüzleşirken, “Allah Allah! Cenâb-ı Hak, termitlere/karıncalara meğer ne büyük işler yaptırtıyormuş!” falan derler. Nimeti O’ndan (celle celâluhu) görür, o nimetin büyüklüğü O’na çok yakıştığından dolayı O’na verir ve bir kere daha اَلْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي هَدَانَا لِهَذَا “Hamdolsun o Allah’a ki, bizi böyle bir şeye hidayet buyurdu!” (A’râf, 7/43) derler. Bizi evvela insan yaptı, sonra insan-ı mü’min yaptı, sonra da “İnsanlığın Sultanı”na ümmet yaptı. Biraz evvel okuduğum, hisseme düşen virdde de Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) belki birkaç yüz tane, birkaç yüz tane evsâf-ı âliyesi ile zikredilmişti,
Bu açıdan da bütün arkadaşlarımızın oluşturdukları aktivitelere elden geldiğince omuz vermek, iştirak etmek ve aynı zamanda o işi paylaşmak onlarla beraber… Ve bir de büyük bir şey: Ekseriyetin hâlis duası ile ferec-i umumîyi Allah (celle celaluhu) lütfeder. “… cezbeder.” diyor; “Ekseriyetin hâlis duası dahi, ferec-i umumîyi cezbeder.” diyor Hazreti Pîr-i mugân, Şem’-i tâbân, Ziyâ-i himmet.
Bu mülahaza ile biz de kardeşlerimizin bu hayır işlerine iştirak ediyoruz. Nerede olursa olsun!.. Herhalde bir gün gökteki yıldızlardan birisinde ârâm eylesek, orada otursak, yeryüzünde yine olan bu türlü şeylere şöyle-böyle, hangi yolla olacaksa, katkıda bulunur, onlarla beraber bulunmayı sağlamaya çalışırız, inşâallahu teâlâ. Bu geceki faslın arkasında da esasen bu türlü mülahazalar vardı.
Esasen, şimdilerde bunca arkadaşımız, bunca şeyler yapıyorken, size ne hâcet?!. Elhamdülillah, her şey yürüyor; tren yürüyor, vasıtalar hareket ediyor, insanlar koşturuyor, elhamdülillah!.. Duygularını, düşüncelerini analiz ettiğiniz zaman, bakıyorsunuz ki, herkes senin ötende, çok ciddî düşüncelere sahip. Bu açıdan da biraz hani müstağni kalmak da belki icap eder; “Nasıl olsa onlar yapıyorlar, bana ne hâcet?!.” Ama böyle güzel işler için koşturup duran insanların içinde bulunmak… Fakir, kendim için çok defa öyle düşünüyorum: Hakk kapısına veya Efendimiz’in dergâh-ı nübüvvetine yaklaşırken, “Yaramaz, sen de gel!.. Bunların içinde geldin madem, senin de kulağından tutup içeriye atalım!” deniyor. Bu mülahaza…
Bu açıdan da bu fasılların kendimizin dışında olmasına göz yummak doğru değil, mutlaka içinde bulunmaya çalışmak lazım. Varsa katkıda bulunacak bir şeyimiz, bir düşüncemiz, bir fikrimiz, bir projemiz, bir stratejimiz, onu da onlara emanet ederiz ve arkadaşlarımız değerlendirirler, izn-i İlahi ile, inayet-i İlahiye ile.
Sadece bugüne bağlı yaşamak, dar bir âleme mahkûm olmak demektir; biz, “yarın”ları olan insanlarız, “öbür günler”i de mülahazaya alıp yaşamalıyız.
Bir kere, bugüne kadar olan faaliyetlerdeki o inşirâh ruhunu canlandırmak için, bence, elimizden ne geliyorsa, onu yapmak lazım. Yani üç yüz tane, beş yüz tane, bin tane, iki bin tane insan ile şimdiye kadar görüştük burada. Çok ciddî bir inşirah ruhu ile ayrıldı gittiler; esasen, onları bir hatırlatmak lazım onlara; dün öyle idi, bugün böyle. وَتِلْكَ الأَيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ النَّاسِ “İşte o günleri biz insanlar arasında döndürüp duruyoruz.” (Âl-i Imrân, 3/140) Bugünler, kutlu günler, mübarek günler, pür-envâr günler; kapı kapı dolaşıyor. Dün başka bir kapının önünde, başka bir eşiğin dibinde; bugün başka bir eşiğin dibinde…
Информация по комментариям в разработке