Ferahfeza Peşrev - Muallim İsmail Hakkı Bey - Nota Eşliğinde İcrâ (Karar:Kız Neyi - B)

Описание к видео Ferahfeza Peşrev - Muallim İsmail Hakkı Bey - Nota Eşliğinde İcrâ (Karar:Kız Neyi - B)

MUALLİM İSMAİL HAKKI BEY (1865 -1927)

İsmail Hakkı Bey 1865 yılında İstanbul'un Balat semtinin Molla Aşki mahallesinde doğdu. Babası "İdare-i Husûsiye"memurlarından hanende Reşid Efendi'dir. İlk okulu okuduktan sonra onu ailesi Mercan'da bir örücünün yanına çırak olarak verdi. Mahallesinde ve işyerine yakın câmilerde okuduğu ezanlarla sesinin güzelliği dikkatleri çekiyordu. Bir çok musıkîşinasımızın hayatında olduğu gibi, bu güzel sesi duyan yüksek dereceli bir saray görevlisi Mızıka-i Humayun'a alınmasına aracı oldu. Muzika-i Humayûn hocalarından Batı Mûsıkîsi ve Batı notası öğrendi.

O zamanki Enderûn mûsıkîşinaslarının hemen hemen hepsi Hamparsum notası bildiğinden bu notayı da öğrendi. Yorulmak bilmez bir çalışma ve öğrenme gayreti içinde sanatını geliştirerek kısa sürede "Sersazende"liğe terfi ettirildi. Daha sonra "Kolağası" rütbesi ile müezzinbaşı (Müezzin-i Şehriyari) oldu.

1908'de Meşrutiyet'in ilânından sonra, önce "Mûsıkî-i Osmanî" topluluğunu daha sonra aynı ismi taşıyan "Mekteb"i kurdu. Her iki şekliyle de hem düzenli bir sistem içinde öğrenci yetiştirdi, hem de mûsıkî sever İstanbul'lulara iyi icra örnekleri sundu. Darülelhan adı altında açılan, sonra İstanbul Belediye Konservatuvarı adını alan öğretim kurumunda "Tertip ve Tasnif Heyeti" üyeliği ve "Fasıl Şefliği" yaptı. Çok güçlü nota bilgisi olduğu için ayrıca "Solfej Muallimliği" görevini de üstlenmişti.

Sayısız sanatkârın yetişmesinde etken olan sanatçı, 30. Aralık. 1927 'de öldü. Ölümünden sonra nota kolleksiyonu, nota defterleri, kitap ve evrakı radyo idaresince satın alındı. Bütün bunlar TRT Müzik Dairesi arşivinde bulunmaktadır. Elde bulunan eserleri bir ömür içine sığmayacak niteliktedir.

Mûsıkîşinaslar eskiden eserleri "diz döverek" kulaktan öğrendikleri için notaya önem verilmez, eserler ezbere çalınır, söylenir ve notaya bakılarak icra edilmesi hoş karşılanmazdı. Hiç şüphesiz nota her şey demek değildi; ancak değeri de inkâr edilemezdi. Nitekim bu alışkanlık ve notaya önem vermeme durumu sebebi ile pek çok mûsıkî eseri, saklı olduğu hafızalarla birlikte yok olup gitmiştir. İsmail Hakkı Bey bu geleneği de yıktı. Çok titiz ve notanın önemini bilen bir sanatkâr olarak, her nerede mûsıkî icra edilecekse, notalar ve sehpalar önceden oraya gönderilir, sahneye yerleştirilir, sanatkârlar bundan sonra yerini alırdı.

Yine o dönemlerde "İncesaz"takımlarında çalan ve söyleyenlerin sayısı pek fazla olmazdı. Bu alışkanlığın da dışına çıkarak otuz-kırk kişilik saz ve ses topluluğu ile konser vermenin ilk örneğini de İsmail Hakkı Bey verdi. Sanatkârlar aynı tip elbise giyer, ses sanatkârları ayakta durur, dinleyiciler üzerinde iyi bir etki bırakırdı. Program düzenleme ile ilgili kuralları bir yönetmeliğe bağladı. Ancak , bu tür konserlerde şimdiki gibi bir yöntem uygulanmaz, ses ve saz sanatkârlarını yarım daire şeklinde dizer, heyetin tam ortasına elinde def'i olduğu halde kendisi oturur, toplu programlardaki geleneksel icra şeklini uygular ve her iki tarafı kontrol altında tutardı. Münir Mazhar Kamsoy'un verdiği bilgilere göre ,Bestenigar Ziya Bey Darülelhan'da bugünkü gibi fasıl yönettiği halde, İsmail Hakkı Bey'in bu şekilde fasıl yönetmesine izin verilmişti.

Musikinin bilimsel yönü, yani müzikoloji ile uğraşmadığı için, elin geçen her eseri hiç kritik etmeden değerlendirmeye çalışır, bu yüzden zaman zaman eleştiriye uğrardı. Nitekim Rauf Yekta Bey’in bir eleştirisine musikiyi yazı yazarak değil yaşatmakla uğraştığını ve yalnız bu fikre mensup olduğu için, okulda bütün varlığı ile çalışmakta olduğu karşılığını vermişti.
İsmail hakkı Bey gerçekten de "Muallim" di. Bildiğini kendisine saklayan sanatkârlardan değildi. Bazı sanatkârların elinden bir eseri alabilmek bir sorun olduğu halde, o bildiğini öğretmekten ve yaymaktan zevk duyardı. Bunun içindir ki, bildiğini her isteyene öğreterek bu kadar öğrenci yetiştirdi. Eline geçen her eseri bu sanatla uğraşanların istifadesine sunmağa çalıştı. Çok eser yayınlaması bu düşünceden kaynaklanır.

Çok verimli bir bestekâr olan İsmail hakkı Bey her formda bin'e yakın eser vermiştir. Bu rakamı iki bine çıkartan kaynaklar da vardır. Bunların içinde sayısı otuzu bulan marş, operet ve dini eserleri de dahildir. Bestelediği operetlerde alışılmışlığın dışına çıkarak orkestra yerine "incesaz" takımı kullanarak kısa sürede şeklin yaygınlaşmasına sebep olmuş, Suphi Ezgi bile bunu örnek alarak "Lâle Devri" operetini bestelemiştir. Türk Musıkîsi'nin dışına çıkarak Yahudilerin vermiş olduğu İbranîce güfteler üzerine, Sinagog ve Havra'larda okunması için dinî eserler bestelemiştir.

Комментарии

Информация по комментариям в разработке