(08) Kırık Manalı MÜLK SÛRESİ 1-14 | Kuranı Anlıyorum

Описание к видео (08) Kırık Manalı MÜLK SÛRESİ 1-14 | Kuranı Anlıyorum

Kelime Manalı MÜLK SÛRESİ Meal ve Tefsiri
-Ayet: 1-14
-Ders: 8 (Kırık Mana)
-Sayfa: 561

Kur'ân-ı Mecid Meali:
el-Mülk Sûresi
Mekkî (Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 30 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!

1 O Zât’ın (hayrı ve) bereketi dâima pek çok olmuştur/O Zât dâima pek ulu olmuştur/ ki, mülk (ve saltanat) O’nun (kudret) elindedir ve O, her şeye (hakkıyla gücü yeten bir) Kadîr’dir!

2 O Zât ki; amel bakımından hanginiz daha güzel (, İlâhî teklifleri anlama hususunda daha akıllı, haramlardan daha sakınıcı ve Allâh’ın taatına daha çabuk icabet edici) olacak diye sizi imtihan (edenin muamelesine tâbi) etsin için ölümü ve hayatı yaratmıştır (ki, böylece hayatla ölüm arasında yönelteceği emir ve yasaklarla sizi imtihan ederek, yapacaklarınız hakkındaki ezelî ilmini ortaya çıkaracak, sonra da Kendi ilmine göre değil de, sizin yaptıklarınıza göre karşılığınızı verecektir). (Kötü amel işleyene azap etme gücüne sahip olan) Azîz de, (günahları ne kadar çok da olsa tevbe edenleri çokça bağışlayan) Ğafûr da ancak O’dur!

3 O Zât ki; yedi göğü (birbiri üzerine kurulmuş) tabakalar halinde yaratmıştır. (Ey gören insan! Ne kadar araştırsan da yaratıkları na son derece acıyan) O Rahmân’ın yaratışında hiç bir uyumsuzluk/hiçbir kusur/ göremezsin! (Eğer bu hususta bir şüphe taşıyorsan,) haydi gözü(nü göğe doğru) çevir (de, hiçbir şüphen kalmasın)! Acaba (onda) çatlaklar görebilecek misin?

4 Sonra gözü(nü) iki kere daha çevir (, tekrar tekrar çevir) ki, (neticede) o göz sana (art arda bakmaktan dolayı) kendisi yorgun bir halde (aradığını bulmaktan) mahrum olarak dönüversin.

5 Andolsun ki; elbette Biz (size) en yakın olan göğü gerçekten kandiller (gibi parlayan yıldızlar) ile iyice süsledik ve onları (, melekler arasında müzâkere edilen vahiyleri duymak için kulak hırsızlığı yapan) o şeytanlar için taşlama malzemeleri yaptık. Üstelik onlar için (dünyada yıldız parçalarıyla yakılmalarının ardından âhirette) çokça alevlendirilmiş ateş azâbı hazırladık.

6 (Gerek şeytanlardan, gerekse cinler ve insanlardan) Rablerini inkâr etmiş olan o kimseler için cehennem azabı vardır! Ne kötü varış yeri olmuştur o!

7 Onlar (büyük bir ateş içine atılan odunlar gibi) onun içerisine atıldıkları zaman, kendisi (kazan gibi) şiddetle kaynarken ona ait kötü ve korkunç bir ses işitirler (ki o, eşek anırmasını andırmaktadır).

8 O, (kâfirlere karşı) öfke(sin)den dolayı param parça olmaya çok yaklaşmıştır. (“O kâfirler ne zaman bana atılacaklar da onları yakacağım?” diye neredeyse çatlayacak ve her parçası başka bir yere fırlayacaktır.) Her ne zaman onun içerisine (kâfir) bir topluluk atılacak olsa, (Mâlik ve yardımcılarından oluşan cehennem) bekçileri onlara sorar ki: “(Bu gününüze kavuşacağınıza dair) size (Allâh’ın âyetlerini okuyan) bir uyarıcı gelmemiş miydi?”

9 Onlar: “Evet! Gerçekten bize bir uyarıcı gelmişti ama biz (onun Allâh tarafından gönderildiğini) yalanlamıştık ve: ‘(Sizin bahsettiğiniz konularda) Allâh hiçbir şey indirmemiştir, siz ancak pek büyük bir sapıklık (ve haktan çok uzak kalmış bir görüş) içindesiniz!’ demiştik!” dediler.

10 Yine (suçlarını itiraf için) dediler ki: “Eğer biz (uyarıları hak arayışıyla) duymakta olsaydık ya da (gerçekleri düşünen bir akılla) anlamakta olsaydık, (bugün biz) şiddetle alevlendirilmiş bu ateşin halkı arasında bulunmazdık!”

11 Böylece onlar günahlarını itiraf ettiler! Artık o şiddetle alevlendirilmiş ateşin halkı için (Allâh-u Te`âlâ’nın rahmetinden) uzaklık olsun!

12 O kimseler ki; Rablerin(i görmedikleri halde Kendisin)den gıyaben/(insanların gözü önünde günah işlemedikleri gibi, onların) gıyap(ların)da da Rablerinden/ korkmaktadırlar, gerçekten büyük bir mağfiret ve pek değerli çok büyük bir mükâfât özellikle onlar içindir!

13 (Ey kâfirler!) Sözünüzü gizleyin ya da onu açıklayın (, fark etmez)! Çünkü muhakkak O, göğüslerin sahip olduğu şeyi (; kalplerin barındırdığı tüm sırları, niyet ve inançları hakkıyla bilen bir) Alîm’dir.

14 (Her şeyi) yaratmış olan Zât (gizliyi de, açık gibi) bilmez mi? (Varlıkların en ince yönlerini hakkıyla bilen) Latîf de, (bütün varlıkların görünen-görünmeyen tüm hallerinden haberdâr olan) Habîr de ancak O’dur!

İbni Abbâs (Radıyallâhu anhümâ)`dan rivayete göre; müşrikler Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in aleyhine gizli gizli konuşuyorlardı, Allâh-u Te’âlâ da o sırları Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e haber verdikçe, o bu haberleri onların yüzüne vuruyordu, bu da onları çok şaşırtıyordu. Buna karşı bir tedbir olarak aralarında: “Bir daha sesli konuşmayın ki, Muhammed’in Rabbi duyup ona haber veremesin!” diye anlaştılar. Bunun üzerine bu âyet-i celîleler nâzil oldu. (Âlûsî)
http://kuranimecid.com

Lütfen videoları beğenmeyi ve kanala ABONE OLMAYI unutmayın.

📺 Kanalımıza ABONE OLMAK için:
   / kuranıanlıyorum  

📺 VAAZ ve FETVA Kanalımıza Abone Olmak için:
   / İsmailyaŞar  

Facebook sayfamız:
https://www.facebook.com/profile.php?...

Комментарии

Информация по комментариям в разработке