(113) 29.Mektup 6.Kısım 4.Desise/1 | Menfi milliyetçiliğin zararları.

Описание к видео (113) 29.Mektup 6.Kısım 4.Desise/1 | Menfi milliyetçiliğin zararları.

113 29. Mektup 6. Risale. 6. Kısım 4. Desise Sayfa 304, 305, 306, 307 (Hayrat Neşriyat Osmanlıca Orijinal Nüsha)

O Türkçülük perdesi altına giren ve hakîkaten Türk düşmanı olan hamiyetfurûş mülhidlere derim ki...

MEKTUBAT DERSLERİ Av. Ali KURT
https://youtube.com/playlist?list=PLl...

Dördüncü Desîse-i Şeytâniye: Şeytanın telkîni ile ve ehl-i dalâletin ilkāâtıyla bana karşı propaganda ile hücum eden ve mühim mevki‘leri işgāl eden bazı mülhidler, kardeşlerimi aldatmak ve asabiyet-i milliyelerini tahrîk etmek için diyorlar ki: “Siz Türksünüz. Mâşâallâh Türklerde her nevi‘ ulemâ ve ehl-i kemâl vardır. Said bir Kürddür. Milliyetinizden olmayan birisiyle teşrîk-i mesâî etmek, hamiyet-i milliyeye münâfîdir?” Elcevab: Ey bedbaht mülhid! Ben felillâhilhamd müslümanım. Her zamanda, kudsî milletimin üç yüz elli milyon efradı vardır. Böyle ebedî bir uhuvveti te’sîs eden ve duâlarıyla bana yardım eden ve içinde Kürdlerin ekseriyet-i mutlakası bulunan üç yüz elli milyon kardeşi, unsuriyet ve menfî milliyet fikrine fedâ etmek ve o mübârek hadsiz kardeşlere bedel, Kürd nâmını taşıyan ve Kürd unsurundan addedilen mahdûd birkaç dinsiz veya mezhebsiz bir mesleğe girenleri kazanmaktan, yüz bin def‘a istiâze ediyorum. Ey mülhid! Senin gibi ahmaklar lâzım ki, Macar kâfirleri veyahud dinsiz olmuş ve firenkleşmiş birkaç Türkleri muvakkaten dünyaca dahi fâidesiz uhuvvetini kazanmak için, üç yüz elli milyon hakîkî, nûrânî, menfaatdâr bir cemâatin bâkî uhuvvetlerini terk etsin. Yirmi Altıncı Mektub’un Üçüncü Mes’elesi’nde delilleriyle menfî milliyetin mâhiyetini ve zararlarını gösterdiğimizden ona havâle edip, yalnız o Üçüncü Mes’ele’nin âhirinde icmâl edilen bir hakîkati burada bir derece îzâh edeceğiz. Şöyle ki: O Türkçülük perdesi altına giren ve hakîkaten Türk düşmanı olan hamiyetfurûş mülhidlere derim ki: Dîn-i İslâmiyet milletiyle ebedî ve hakîkî bir uhuvvet ile, Türk denilen bu vatan ehl-i îmânıyla şiddetli ve pek hakîkî alâkadârım. Ve bin seneye yakın Kur’ân’ın bayrağını cihanın cihât-ı sittesinin etrafında gālibâne gezdiren bu vatan evlâdlarına, İslâmiyet hesabına müftehirâne ve tarafdârâne muhabbetdârım.
Sen ise ey hamiyetfurûş sahtekâr! Türk’ün mefâhir-i hakî­kiye-i milliyesini unutturacak bir sûrette mecâzî ve unsurî ve muvakkat ve garazkârâne bir uhuvvetin var. Senden soru­yorum: Türk Milleti, yalnız yirmi ile kırk yaşı ortasındaki gāfil ve heveskâr gençlerden ibâret midir? Hem onların menfaati ve onların hakkında hamiyet-i milliyenin iktizâ ettiği hizmet, yalnız onların gafletini ziyâdeleştiren ve ahlâksızlıklara alıştıran ve menhiyâta teşcî‘ eden firenk-meşrebâne terbiyede midir? Ve ihtiyârlıkta onları ağlattıracak olan muvakkat bir güldür­mekte midir? Eğer hamiyet-i milliye bunlardan ibâret ise ve terakkî ve saadet-i hayatiye bu ise, evet, sen böyle Türk­çü isen ve böyle milliyetperver isen, ben o Türkçülükten kaçıyorum. Sen de benden kaçabilirsin. Eğer zerre mikdar hamiyet ve şuûrun ve insafın varsa, şimdiki taksîmâta bak, cevab ver. Şöyle ki: Türk Milleti denilen şu vatan evlâdı “altı kısım”dır. Birinci kısmı, ehl-i salâhat ve takvâdır. İkinci kısmı, musibetzede ve hastalar tâifesidir. Üçüncü kısmı, ihtiyârlar sınıfıdır. Dördüncü kısmı, çocuklar tâifesidir. Beşinci kısmı, fakirler ve zaîfler tâifesidir. Altıncı kısmı, gençlerdir. Acaba bütün evvelki beş tâife Türk değiller mi? Hamiyet-i milliyeden hisseleri yok mu? Acaba altıncı tâifeye sarhoşcasına bir keyif vermek yolunda, o beş tâifeyi incitmek, keyfini kaçırmak, tesellilerini kırmak, hamiyet-i milliye midir? Yoksa o millete düşmanlık mıdır? “El-hükmü lil’ekser” sırrınca, eksere zarar dokunduran düşmandır, dost değildir.
Senden soruyorum. Birinci kısım olan ehl-i îmân ve ehl-i takvânın en büyük menfaati, firenk-meşrebâne bir medeniyette midir? Yoksa hakāik-i îmâniyenin nûrlarıyla saa­det-i ebediyeyi düşünüp, müştâk ve âşık oldukları tarîk-i hakta sülûk etmek ve hakîkî teselli bulmakta mıdır? Senin gibi dalâlet-pîşe hamiyetfurûşların tuttuğu meslek, müttakî ehl-i îmânın ma‘nevî nûrlarını söndürüyor. Ve hakîkî te­sellilerini bozuyor. Ve ölümü i‘dâm-ı ebedî ve kabri dâimî bir firâk-ı lâyezâlî kapısı olduğunu gösteriyor.
İkinci kısım olan musibetzede ve hastaların ve hayatından me’yûs olanların menfaati, firenk-meşrebâne, dinsizcesine medeniyet terbiyesinde midir? Halbuki o bîçâreler bir nûr isterler, bir teselli isterler. Musibetlerine karşı bir mükâfât isterler. Ve onlara zulmedenlerden intikamlarını almak isterler. Ve yakınlaştıkları kabir kapısındaki dehşeti def‘ etmek istiyorlar. Sizin gibilerin sahtekâr hamiyetiyle, pek çok şefkate ve okşamaya ve tımar etmeye çok lâyık ve muhtaç o bîçâre musibetzedelerin kalblerine iğne sokuyorsunuz. Başlarına tokmak vuruyorsunuz. Merhametsizcesine ümidlerini kırıyorsunuz. Ye’s-i mutlaka düşürüyorsunuz. Hamiyet-i milliye bu mudur? Böyle mi millete menfaat dokunduruyorsunuz?

Комментарии

Информация по комментариям в разработке