Vekaletin Kötüye Kullanılması Nedeniye Tapu İptal Ve Tescil Davaları

Описание к видео Vekaletin Kötüye Kullanılması Nedeniye Tapu İptal Ve Tescil Davaları

Vekalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 502. Maddesinde “Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır.
Türk Borçlar Kanunu’nun vekalet sözleşmesini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
Türk Borçlar Kanunu’nda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve Kanun’un 506. maddesinde:
"Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.
Sözleşmede vekâletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur.
Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil Türk Borçlar Kanunu’nun 506. maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk Türk Borçlar Kanunu’nda benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilinin sorumluluğu esas alınarak ağırlaştırılmıştır.
Bütün bu açıklamalar ışığında vekilin, vekalet ile kendisine verilen yetkileri iş sahibinin yararına kullanması gerektiği; vekilin bu yükümlülüğünü yerine getirmediği, vekaletnameyi iş sahibinin zararına ve kendisinin ya da başka birinin çıkarına kullandığı takdirde vekalet sözleşmesini kötüye kullanmış olacağını söylemek mümkündür.
Türk Borçlar Kanunu’nun 504/3. maddesinde “Vekil, özel olarak yetkili kılınmadıkça dava açamaz, sulh olamaz, hakeme başvuramaz, iflas, iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, bağışlama yapamaz, kefil olamaz, taşınmazı devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz.” hükmüne yer verilmek suretiyle özel yetki gerektiren işlemler belirtilmiştir. Burada belirtilen yetkilerin en önemlileri arasında taşınmazın devredilmesine ilişkinin yetkinin bulunduğu şüphesizdir.
Vekilin bu özel yetkiyi kullanırken vekil edenin irade ve talimatına uymaması, onun menfaatini gözetmemesi halinde doğacak zararların vekil eden, vekil ve 3. kişileri ilgilendiren sonuçları bulunmaktadır. Vekilin vekalet görevini kötüye kullanması halinde vekalet veren kişi, tapu iptal tescil davası açma hakkına sahip olur.
Vekaletin kötüye kullanılması suretiyle devredilen taşınmazın tapu kaydının iptali ve eski malik yani vekalet veren adına tescili davasında üçüncü kişinin iyi niyeti önem taşımaktadır.
• 3. Kişinin İyi Niyetli Olması Halinde
Vekil ile sözleşme yapan kişi Türk Medeni Kanunu’nun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil, vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
• 3. Kişinin İyi Niyetli Olmaması Halinde
Üçüncü kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya iyi niyetli olmayıp vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından re’sen göz önünde tutulması zorunludur.
www.cbthukuk.net

Комментарии

Информация по комментариям в разработке