(29) 16.Mektup/1 | Bediüzzaman siyasetten niçin çekildi?

Описание к видео (29) 16.Mektup/1 | Bediüzzaman siyasetten niçin çekildi?

29.Ders Mektubat 1. Kısım 16. Mektup 1 ve 2. nokta sayfa 51-52-53-54 (Hayrat Neşriyat Osmanlıca Orijinal Nüsha)

Bediüzzaman neden siyasetten çekildi ve birdaha girmedi?
Siyasete karışmak kime ve neden zararlı?
İmana hizmet edenler nelere dikkat etmeli?
Said nursi şeyh midir?
Bediüzzamanın Milliyetçiliğe bakışı nasıldır?

Ayrıca
Bediüzzaman KİMDİR? Olaylara NASIL bakar? Av. Ali KURT(21)
   • (21) 13.Mektup/1 | Hz Üstadın esaret ...  
Said Nursi'nin siyasete karşı DURUŞU? Kader nasıl adalet eder? Av. Ali KURT (22)
   • (22) 13.Mektup/2 | Biz kaderin mahkum...  
Bediüzzaman Neden Hediye Almazdı. Av. Ali KURT (6)
   • (6) 2.Mektup | Bediüzzaman Hazretleri...  

ON ALTINCI MEKTUB ve Zeyli

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

اَلَّذ۪ينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ اِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ ا۪يمَانًا

وَ قَالُوا حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Şu mektub فَقُولَا لَهُ قَوْلاً لَيِّنًا sırrına mazhar olmuş, şiddetli yazılmamış.

Çoklar tarafından sarîhan ve ma‘nen gelen bir suâle cevabdır. Şu cevabı vermek benim için hoş değil, arzu etmiyorum. Her şeyimi Cenâb-ı Hakk’ın tevekkülüne bağlamıştım. Fakat ben ken­di hâlimde ve âlemimde rahat bırakılmadığım ve yüzümü dünyaya çevirdikleri için, Yeni Said değil, bilmecbûriye Eski Said lisânıyla, şahsım için değil, belki dostlarımı ve Sözlerimi ehl-i dünyânın evhâm ve eziyetinden kurtarmak için, hakîkat-i hâli hem dostlarıma, hem ehl-i dünyâya ve ehl-i hükme beyân etmek için “Beş Nokta”yı beyân ediyorum.

Birinci Nokta: Denilmiş: “Ne için siyâsetten çekildin, hiç yanaşmıyorsun?” Elcevab: Dokuz-on sene evveldeki Eski Said, bir mikdar siyâsete girdi. Belki siyâset vâsıtasıyla dine ve ilme hizmet edeceğim diye beyhûde yoruldu. Ve gördü ki, o yol meşkûk ve müşkilâtlı ve bana nisbeten fuzûliyâne, hem en lüzûmlu hizmete mâni‘ ve hatarlı bir yoldur. Çoğu yalancılık ve bilmeyerek ecnebî parmağına âlet olmak ihtimâli var.

Hem siyâsete giren ya muvâfık olur veya muhâlif olur. Eğer muvâfık olsa, madem me’mur ve meb‘ûs değilim. O halde siyâsetçilik bana fuzûlî ve mâlâya‘nî bir şeydir. Bana ihtiyaç yok ki, beyhûde karışayım.Eğer muhâlif siyâsete girsem, ya fikirle veya kuvvetle karışacağım. Eğer fikirle olsa, bana ihtiyaç yok. Çünki mesâil tavazzuh etmiş. Herkes benim gibi bilir. Beyhûde çene çalmak ma‘nâsızdır. Eğer kuvvet ile ve hâdise çıkarmak ile muhâlefet etsem, husûlü meşkûk bir maksad için binler günaha girmek ihtimâli var. Birinin yüzünden çoklar belâya düşer. Hem on ihtimâlden bir-iki ihtimâle binâen günahlara girmek, ma‘sûmları günaha atmak, vicdanım kabul etmiyor diye, Eski Said sigara ile beraber gazeteleri ve siyâseti ve sohbet-i dünyeviye-i siyâsiyeyi terk etti.

Buna kat‘î şâhid, o vakitten beri, sekiz senedir bir tek gazete ne okudum ve ne dinledim. Okuduğumu ve dinlediğimi, biri çıksın, söylesin. Halbuki sekiz sene evvel, günde belki sekiz gazete Eski Said okuyordu. Hem beş senedir bütün dikkat ile benim hâlime nezâret ediliyor. Siyâsetvârî bir tereşşuh gören, söylesin. Halbuki benim gibi asabî ve اِنَّمَا الْح۪يلَةُ ف۪ي تَرْكِ الْحِيَلِ düstûruyla, en büyük hileyi hilesizlikte bulan pervâsız, alâkasız bir insanın, değil sekiz sene, sekiz gün bir fikri gizli kalmaz. Siyâsete iştihâsı ve arzusu olsaydı, tedkîkāta, taharriyâta lüzûm bırakmayarak top güllesi gibi sadâ verecekti. İkinci Nokta: Yeni Said ne için bu kadar şiddetle siyâsetten tecennüb ediyor? Elcevab: Milyarlar seneden ziyâde olan hayat-ı ebediyeye çalışmasını ve kazanmasını, meşkûk bir-iki sene hayat-ı dünyeviyeye lüzûmsuz, fuzûlî bir sûrette karışma ile fedâ etmemek için; hem en mühim, en lüzûmlu, en saf ve en hakîkatli olan hizmet-i îman ve Kur’ân için şiddetle siyâsetten kaçıyor. Çünki diyor: Ben ihtiyâr oluyorum. Bundan sonra kaç sene yaşayacağımı bilmiyorum. Öyle ise bana en mühim iş, hayat-ı ebediyeye çalışmak lâzım geliyor. Hayat-ı ebediyeyi kazanmakta en birinci vâsıta ve saadet-i ebediyenin anahtarı îmândır. Ona çalışmak lâzım geliyor.

Fakat ilim i‘tibâriyle insanlara dahi bir menfaat dokundurmak için şer‘an hizmete mükellef olduğumdan, hizmet etmek isterim. Lâkin o hizmet, ya hayat-ı ictimâiye ve dünyeviyeye âit olacak. O ise elimden gelmez. Hem fırtınalı bir zamanda sağlam
hizmet edilmez. Onun için o ciheti bırakıp, en mühim, en lüzûmlu, en selâmetli olan îmâna hizmet cihetini tercîh ettim. Kendi nefsime kazandığım hakāik-i îmâniyeyi ve nefsimde tecrübe ettiğim ma‘nevî ilaçları, sâir insanların eline geçmek için, o kapıyı açık bırakıyorum. Belki Cenâb-ı Hakk bu hizmeti kabul eder ve eski günahıma keffâret yapar.

Bu hizmete karşı şeytân-ı racîmden başka hiç kimse­nin, mü’min olsun, kâfir olsun, sıddîk olsun, zındık olsun, karşı gelmeye hakkı yoktur. Çünki îmânsızlık başka şeylere benzemiyor. Zulümde, fıskda, kebâirde birer menhûs lezzet-i şeytâniye bulunabilir. Fakat îmân­sızlıkta hiçbir cihet-i lezzet yok. Elem içinde elemdir. Zulmet içinde zulmettir. Azab içinde azabdır.

İşte böyle hadsiz bir hayat-ı ebediyeye çalışmayı ve îmân gibi kudsî bir nûra hizmeti bırakmak, ihtiyârlık zamanında lüzûmsuz,

Комментарии

Информация по комментариям в разработке