İkinci bölüm:
Gördüğüm rüyaya gelince: İki evden birinde olduğumu gördüm, ya müminlerin evinde ya da şehitlerin evinde. Hangi evde olduğum bana söylenmedi.
Bu evde ilk bulunmam idi. Evimde tanımadığım yabancıların arasındaydım. Kısa bir süre sonra annemle görüştüm. Cenab-ı Allah ona rahmet etsin. Çok ciddi ve çok önemli bir konuya ilişkin bir meseleye ilişkin kısmını burada anlatmak istemiyorum. Belki çoğunuz bunu daha önce duymadınız.
Değerli hanım ve erkek kardeşlerim, bu ev kocaman bir ev. Bu sadece küçük bir ev değil. Aksine çok büyük bir saray ve içi çok geniş. İnsanlık tarihi boyunca ölen tüm insanlar içinde.
Bu evin veya bu sarayın büyüklüğünü düşünün ki, içinde ölen ve dünya hayatında iyililerden olan bu kadar çok insan bu büyük saraya getirilmişler.
Bu ev içeriden bakıldığında çok görkemli, çok temiz bir yapıdır. Görünüşe göre sanki yedi yıldızlı bir oteldeymişsiniz gibi.
Bazı odalarda masa ve sandalyeler de dahil olmak üzere mobilyalar vardır ve bazı odalarda herhangi bir mobilya yoktur. Saray veya ev, bir veya iki oda değil, odalarla doludur. Bütün ölenlerin yaşadığı bir saraydan bahsediyoruz.
Bu evin veya bu büyük sarayın dışında tabiat, bitkiler ve ağaçlar var.
Dışarıdaki hava dünyadaki havaya benzemiyor. Dışarıdaki hava dünyadaki gibi güneşli değil. Gece de değil. Ama çok tuhaf bir sessizlik var.
Ve her hali ve şekliyle bildiğimiz bu dünyanın havasına hiç benzemeyen bir hava. Dışarıdaki atmosfere pencereden baktığınızda, anlatılması zor bir rahatlık hissedersiniz. Bunu dünyada deneyimlediğimiz herhangi bir dinlenme veya istirahat türüne benzetmek zordur.
Bu evde bulunan ölüler bedenleriyle canlıdırlar, hayalet değillerdir ve havada uçmazlar. Onlar gerçek etten ve kandan oluşan bedenlerdir.
Evin içinde, evin zemin katında yürürken aslında fiziksel bedeninizi hissedersiniz, gerçekten yürüdüğünüzü hissedersiniz.
Gözlerinle baktığında gerçekten gözlerinle bakıyorsun. Ve bundan gerçekten keyif alıyorsun.
Bu bir rüya ya da hayal gibi değil. Oradaki hayatta hiçbir hayal yok. Çok gerçekçi ve çok bilinçli. Tam bir bilinç durumu vardır.
Şu anda bu dünyada sahip olduğumuz mevcut bilinç durumuna benzer, tam bir bilinç durumu.
Oradasın, orada olduğunu biliyorsun. Ve biliyorsun ki dünyayı terk ettin. Dünyadan ayrıldığını anlıyorsun. Ve biliyorsun ki, seninle beraber olanlar Berzah âleminin sakinleridir.
Ve bu dünyada içinde yaşadığın bedeninin bulunduğu mezarına bakmak istediğinde, Berzah aleminde şu anda bulunduğun ev ile mezarın arasında korkunç bir mesafe olduğuna şaşırırsın. Milyonlarca kilometreden bahsetmiyorum. Bundan çok daha fazlası. Korkunç bir mesafe olmasına rağmen saniyenin bir parçasında aşağıda kendi mezarını görüyorsun.
Bu evin ya da bu büyük sarayın içinde tuhaf bir sekine (huzur) hali var. Mantıkla alakası olmayan bir huzur.
Evin sakinleri her zaman gülümsüyor, mutlu ve tuhaf bir şekilde mutlular. Bu dünyada olmadıkları sonsuz mutluluk saatleri. Bu dünyada olmadıkları için çok mutlular. Mutluluğu yüzlerinden ve gözlerinden okuyabilirsiniz.
Sürekli birbirleriyle konuşuyorlar ve sohbet ediyorlar. Aralarında konuşmaktan başka yapacak bir şeyleri yok. Namaz yok, oruç yok, ibadet yok, yükümlülük yok... Sürekli yaptıkları tek şey, kendi aralarında konuşmak.
Dünyanın tüm detaylarını, kendi hayatlarının detaylarını, birlikte yaşadıkları insanların hayatlarını hatırlarlar. Hepsini hatırlıyorlar, tam ve gerçek bir bilinç durumu yaşıyorlar.
Bana göre, şu durum açıklığa kavuşmuştur:
Bir insanın içinden geçtiği üç tam bilinç durumu vardır:
Burada ve şimdi, artık tam bir farkındalıkla yaşadığımız, çevremizdeki her şeyin farkında olduğumuz ve bedenlerimizi hissettiğimiz bu dünyada.
Berzah dünyasında da tam bir farkındalık vardır, tıpkı şimdi tam olarak hissettiğiniz gibi, evin içinde hareket ederken ve yürürken vücudunuzu fiziksel kütlesiyle hissedersiniz. O evde hareket ettikçe, oturdukça, dokundukça, gözlerinle gördükçe, aklınla düşündükçe tamamen bilinçli oluyorsun. Asla herhangi bir hayal yaşamıyorsun; tam ve gerçek bir bilinç var. Şu anki vücudunuzla aynı olan bir vücudunuz var. Tam olarak aynı ölçülere sahip, mevcut vücudunuzla aynı bir vücut. Dünyadaki kıyafetleri giyiyorsun; fantastik hikayelerde bahsedildiği gibi beyaz değil.
Yabancılarla görüşürsün, onlarla konuşursun ve onlara kendileri, hayatları ve hayatta başlarına neler geldiği hakkında sorular sorarsın. Onlar da sana kendin hakkında sorular sorarlar. Senden önce ölen bütün akrabalarınızla görüşürsün. Onlarla belirsiz bir süre uzunca oturursun. Büyük evin geniş salonlarında buluşursunuz, bu dünyada başınıza gelenleri, bu dünyadaki deneyimlerinizi, yaşadığınız sevinçleri, üzüntüleri anlatırsınız.
Yaşadığınız hayat olaylarından bahsedersiniz. Ölmeyenlerden, yeryüzünde bıraktıklarınızdan, hâlâ yeryüzünde yaşamakta olanlardan bahsedersiniz.
Onlara acaba ne oldu? diye sorarsınız. Orada, Dünya'dan ve onun sakinlerinden tamamen %100 kopmuş bir halde bulunuyorsunuz... Devamı var. (Ferec Muhammed)
Информация по комментариям в разработке