İntibah Kitap Özeti

Описание к видео İntibah Kitap Özeti

Türk Romanının Doğuşu ve Gelişimi kitabımı bağlantıya tıklayarak satın alabilirsiniz.
https://www.kitapyurdu.com/kitap/turk...

Seslendiren: Emine Aktaş

"Juan Sánchez - Beautiful Rose " is under a Creative Commons (CC BY 3.0) license
https://juansanchezmusic.info
Music promoted by BreakingCopyright:    • "Beautiful Rose" is already registere...  

İntibah Romanı Üzerine:
Namık Kemal, Batı’da gördüğü anayasa ve parlamento gibi siyasi kurumları ülkesine getirmek için bir ömür verdiği gibi edebiyatta da yeni usuller ve teknikler denemenin gereklerine inanmıştı.
Gazetedeki makaleleriyle topluma ışık tuttuğunun bilincindeydi.
Gazete kanalıyla “Türk Nesri” diye bir süreç başlamış, Vatan yahut
Silistre sahneye konulduğunda, Şair Evlenmesi’yle başlayan tiyatro
metni yalnızca okunmak için değil oynanmak için yazılan bir nesre
dönüşmüştür. Sahnelenen ilk oyun, bir toplumsal olay yaratınca da
kısa süre sonra halkın aklını çelebileceği anlaşılan bu aydınlar sürgüne gönderilmişti. Magosa sürgünüyle yoğun siyasal yaşamın dışına çıkınca Batılı anlatı tekniklerinin bir başkasını, birkaç yıl önce
Şemsettin Sami’nin denediği roman türünü, vücuda getirmişti
Namık Kemal.
İntibah, bir roman kurgusuna sahiptir ama geleneksel anlatıların ve meddah hikâyelerinin izlerini de taşımaktadır.
Roman’da Ali Bey’in babası tarafından tespit edilen “saplantılı ruhu” hep canlı tutulmuş, alaturka bir tavırla duygularının esiri
bir tip çizilmiştir: “Düşkünlüğe tutsak olduğu hemen her halinden
anlaşılırdı.” (1) Kısa süre önce işine saplantılı bir tutkuyla bağlıyken, bir kadınla tanışıyor hem işinin hem evinin yolunu unutuyor.
Yazarımız Ali Bey’i bize tanıtırken babasının onunla ilgili saptamasının altını daha baştan çiziyor. “Her neye merak salarsa bütün
dünyayı unuturcasına bütün zamanını ona ayırırdı. Bir şey arzu
eder de gerçekleşmesinde engele rastlarsa amacı ne kadar küçük
olursa olsun ele geçirmek için en büyük fedakârlıktan çekinmezdi.
Hatta ufak bir emelinden umudunu kesince günlerce hastalanır,
gecelerce gizli gizli ağlardı.” (2) Mesela bulamadığı ve çok okumak
istediği kitabı ararken bulana kadar tüm mesaisini ona harcardı,
hatta gece uykularından bile olurdu. Bulunca da onu almak için bir
servet ödemekten çekinmezdi. İntibah, böyle uçlarda gezinen bir
Ali Bey’in sergüzeştidir.
Roman’ın ikinci tipi Tanzimat Romanında sıkça kullanılan
“kötü kadın” imajıyla Mehpeyker’dir. Nedir kötülüğü? Namık
Kemal, burada devreye girer ve Mehpeyker’i bize şöyle anlatma
ihtiyacı duyar:
“Kadının adı Mehpeyker’di. Terbiye ve ahlak bakımından Ali
Bey’in tamamen zıddıydı. Alçak ve namussuz bir aileden yetişmiş;
daha on dört, on beş yaşına gelmeden rezaletin her çeşidini öğrenmiş; kendini bu yolda yetiştirenleri fersah fersah geride bırakmıştı. On beşini bitirdiği zaman artık profesyonel bir aşüfteydi. Biraz
okuyup yazma öğrendiği ve hemen bütün vakitlerini İstanbul’un
tanınmış aşüfteleriyle geçirdiği için şeytani zekâsı çok gelişmişti.”
(3)
Mehpeyker ’in kendini Ali Bey’e anlatımında ise “Oldukça masumdur o, doğumsal kaderinin bir mahkûmu, çevre şartlarının bir
ürünüdür, neredeyse bir zorunluluktur yaptıkları.” Nitekim kahramanımız onun geçmişini öğrendikten sonra affeder ve bu geçmişe
rağmen ona olan aşkı güçlenerek devam eder. Hakikat ortaya çıktıktan sonra kadın asla geçmişi ile ilgili yalan söylemez ve bundan
sonra yalnızca Ali Bey’in aşkı ile kalbinin çarpacağına söz verir
Hatta söz vermekle kalmaz; Ali Bey’in her şeyi göze alarak onunla
evlenmek istemesinin de ileride doğuracağı çevre baskısını düşünüp birlikte yaşamayı önerir. Nasılsa tüm İstanbul erkeklerinin bildiği aşk yuvasının kapılarını Ali Bey dışında herkese kapatır. Gerçi
araya giren Namık Kemal bu anlatılanları yalanla süslediğini söyler
ama okur olarak Mehpeyker ’in hep desise peşinde koşan, yalancı
birisi olduğuna bizleri inandıracak doneler de koyamaz. Yaşadığı
hayatı, geçmişini inkâr etseydi ona yalancı derdik yoksa bu bataklığa saplanış hikâyesini dürüstçe anlatması, Ali Bey’in bu durumu
kabullenerek ilişkiye devam etmesi ve kendi zaafları yüzünden ilişkiyi çıkmaz yola sürüklemesi tamamen Ali Bey’in sorumluluğundadır. Mehpeyker ile yaşıt olan Ali Bey’i biraz sırça köşkte yetişen
ve yaşamın gerçeklerinden uzak, saf birisi olarak çizmesi yazarın
tüm olup biten kötülüklerin sorumluluğunu kadına yükleme çabasındandır. Tanpınar’ın dikkatinden kaçmayan bu durum şöyle dile
getirilir:
“…onu (Mehpeyker’i) muharririn gösterdiği ışıkta değil de
kendisi olarak almalıdır. Pek az kitapta muhayyilenin kendisine, bu
küçük hikâyede olduğu kadar itiraz eder. Bu yüz kırk sayfa boyunca
muharririn sesinden fazla biz behemehâl olduğunun dışında çıkarılmak istenen biçare kadının itirazlarını duyarız. Sanki durmadan:
“Fakat ben bu değilim… Ben hiçbir zaman düşündüğün insan olmadım!... Bırakın da ben kendimi anlatayım der gibidir...” (4)
Tanpınar ile hemfikir olan Bakırcıoğlu, anlatıcı olarak Namık
Kemal’in eserin akışına sıklıkla müdahale etmesini; “Namık

Комментарии

Информация по комментариям в разработке