Ses Kaydı - Edebiyatta ve Sinemada Vampirler | Işın Beril Tetik | Demokan Atasoy | Galip Dursun

20 Nisan Cumartesi günü #TESAK’ta @gerisihikayekorku ekibinden Işın Beril Tetik, Demokan Atasoy ve Galip Dursun’la birlikte mitik yaratıkların en korkutucu olanlarından vampirin edebiyatta ve sinemada izini sürdük. 🧛🏻🦇⚰️

Demokan Atasoy: “Vampirin hayali olduğu kadar tarihi bir öğe olduğunu da aklımızın bir köşesinde tutalım. Çünkü doğaüstü bir canavardan bahsediyoruz ve bahsedebileceğimiz tüm canavarlar öncelikle folklorun, onun ardından edebiyatın, sinemanın ve sanatın yani spekülatif kurgunun konusu oldular.”

Işın Beril Tetik: “Tüm kültürlerde farklı farklı birçok canavar var; iblisler, yaratıklar, tanrılar, yarı tanrılar vs. Fakat vampir özellikle bizim için diğer bütün yaratıklardan daha korkutucu. Bunun sebebi de kan. Çünkü kan bütün yaratıklar için hayat demek. Bir şekilde kanımızı kaybetmemiz bizim için çok korkunç, doğrudan ölüm eş değeri. Antik dönemlerde kan kutsal sayılıyor. Herhangi bir hayvanın, yaratığın sizin kanınızın peşinde olması büyük korku yaratıyor. Vampir anlatısı ilk Sümer’de başlıyor, tabii daha önce yazıya dökülmediği için geriye doğru ne kadar uzandığını bilemiyoruz. Sümerlerde Ekimmu, Uttuki, Galla, Lamaştu gibi çeşitli figürler görüyoruz ki bunlar kan emici varlıklar. Sonrasında Yunan’da, Romanya’da vs. bu figürlerin birçok muadiline ve bütün dünya kültüründe vampir anlatısının izine rastlayabiliyoruz.”

Galip Dursun: “Bram Stoker’ın Drakula’sı, bütün bir 19. yüzyılın o gotik ve karanlık romantik edebiyatının toplaması gibidir. Buradaki Drakula 40-50 yaşında, beyaz bıyıkları burulmuş, kıllı, avuç içleri terleyen tuhaf bir canavar adam. Bu canavarın hiç öyle bildiğimiz, sinemanın bize hediye ettiği yakışıklı, karizmatik vampir gibi bir tipi yok. Bela Lugosi’den Frank Langella’ya, Gary Oldman’a kadar birçok yakışıklı adamın Drakula oynadığını biliyoruz, onlarla hiç alakası yok. Canavar dediğimiz şeyi anlama çabamız sinemayla beraber değişiyor.”