(4) 1.Mektup 3.Sual/2 | Cehennem-i suğra (mağma) ve cehennem-i kübra arasındaki münasebet.

Описание к видео (4) 1.Mektup 3.Sual/2 | Cehennem-i suğra (mağma) ve cehennem-i kübra arasındaki münasebet.

   / @risale-inurderslerialikurt  
(4)Mektubat 1. Kısım 1. Mektup 3. sual DEVAM sayfa 5-6. ( Hayrat Neşriyat Osmanlıca orijinal nüsha)

kabrin mahiyeti nedir?
cehennem i suğra ?
cehennem i kübra ?

AYRICA

CEHENNEM ve HAŞİR meydanı nerede? Av. Ali KURT (3)
   • (3) 1.Mektup 3.Sual/1 | Cehennem ve h...  

YILDIZLARIN Okuttuğu Ayetler- CEHENNEM Nerede? Tevhit deki kolaylık Av. Ali Kurt 3. Mektup
   • Видео  

ÖLÜM bir nimet midir? Av. Ali KURT (2)
   • (2) 1.Mektup 2.Sual | Ölüm de hayat g...  

1 mektup 3 sualin devamı


Demek bu dünyevî küçücük ve sönük akıl gözüyle o büyük cehennem görülmez. Fakat ism-i Hakîm’in nûruyla bakabiliriz. Şöyle ki: Arzın medâr-ı senevîsi altında bulunan cehennem-i kübrâ, yerin merke­zindeki cehennem-i suğrâyı güya tevkîl ederek, bazı vezâifini gördürmüş. Kadîr-i Zülcelâl’in mülkü pek çok geniştir. Hikmet-i İlâhiye nereyi göstermiş ise, cehennem-i kübrâ oraya yerleşir. Evet, bir Kadîr-i Zülcelâl ve emr-i künfeyekûne mâlik bir Hakîm-i Zülkemâl, gözümüzün önünde kemâl-i hikmet ve intizâm ile kameri arza bağlamış. Azamet-i kudret ve intizâm ile arzı güneşe rabt etmiş. Ve güneşi seyyârâtıyla beraber arzın sür‘at-i seneviyesine yakın bir sür‘at ile ve haşmet-i rubûbiyetiyle bir ihtimâle göre Şemsü’ş-şümûs etrafına bir hareket vermiş. Ve donanma elektrik lâmbaları gibi yıldızları saltanat-ı rubûbiyetine nûrânî şâhidler yapmış. Onunla sal­tanat-ı rubûbiyetini ve azamet-i kudretini göstermiş bir Zât-ı Zülcelâl’in kemâl-i hikmetinden ve azamet-i kudretinden ve saltanat-ı ru­bûbiyetinden uzak değildir ki, cehennem-i kübrâyı elektrik lâmbalarının fabrikasının kazanı hükmüne getirip, âhirete bakan semânın yıldızlarını onunla iş‘âl etsin. Harâret ve kuvvet versin. Yani âlem-i nûr olan cennetten yıldızlara nûr verip, cehennemden nâr ve harâret göndersin. Aynı halde o cehennemin bir kısmını ehl-i azâba mesken ve mahbes yapsın. Hem bir Fâtır-ı Hakîm ki, dağ gibi koca bir ağacı tırnak gibi bir çekirdekte saklar. Elbette o Zât-ı Zülcelâl’in kudret ve hikmetinden uzak değildir ki, küre-i arzın kalbindeki cehennem-i suğrâ çekirdeğinde cehennem-i kübrâyı saklasın.

Elhâsıl: Cennet ve cehennem, şecere-i hilkatten ebed tarafına uzanıp eğilerek giden bir dalın iki meyvesidir. Meyvenin yeri ise, dalın müntehâsındadır. Hem şu silsile-i kâinâtın iki neticesidir. Neticelerin mahalleri silsilenin iki tarafındadır.


Süflîsi, sakîli aşağı tarafında; nûrânîsi, ulvîsi yukarı tarafındadır. Hem şu seyl-i şuûnâtın ve mahsûlât-ı ma‘neviye-i arziyenin iki mahzenidir. Mahzenin mekânı ise, mahsûlâtın nev‘ine göre, fenâsı altında, iyisi üstündedir. Hem ebede karşı cereyân eden ve dalgalanan mevcûdât-ı seyyâlenin iki havzıdır. Havzın yeri ise, seylin durduğu ve tecemmu‘ ettiği yerdedir. Yani habîsâtı ve müzahrafâtı esfelde, tayyibâtı ve sâfiyâtı a‘lâdadır. Hem lütuf ve kahrın, rahmet ve azametin iki tecellîgâhıdır. Tecellîgâhın yeri ise, heryerde olabilir. Rahmân-ı Zülcemâl ve Kahhâr-ı Zülcelâl nerede isterse tecellîgâhını açar. Ama cennet ve cehennemin vücûdları ise, Onuncu ve Yirmi Sekizinci ve Yirmi Dokuzuncu Sözler’de gayet kat‘î bir sûrette isbat edilmiştir. Şurada yalnız bu kadar deriz ki: Meyvenin vücûdu dal kadar ve neticenin silsile kadar ve mahzenin mahsûlât kadar ve havzın ırmak kadar ve tecellîgâhın rahmet ve kahrın vücûdları kadar kat‘î ve yakîndir

Комментарии

Информация по комментариям в разработке